14 Nisan 2012 Cumartesi

Sertap erener yağmur olup yağsan

sabahın köründe dışarda en ince sesiyle çığlık atıp te 5. kattaki bi insanı uyandırabilen çocuğunu zerre uyarmayan aileyi müthiş bir ekoya sahip odaya tıkıp dünyanın en tiz sesini en yüksek sesle birlikte o odaya vermek istiyorum. böyle rahat mı yetiştirilir lan çocuk, yaptığı davranışın insanları rahatsız etmemesi gerektiğini anlatmadıktan sonra ne halt yemeye aile sıfatı taşıyosunuz?bu aralar kendi kendime oyun oynuyorum. nefesimi kaç saniye tutabilirim. bugun 40 sn tutarak rekor kırdım. aksama kadar bu rekoruda kırmayı hedefliyorum,evet. dikiş tutturamadım bi' türlü şu lanet hayatta. olmadı, yapamadım. sürekli olarak düşüncelerim, duygularım, fikirlerim, hayallerim, planlarım... hepsi değişti. ben de değiştim galiba; ama bir tek şey değişmedi içimde. o da değişirse eğer, ne bok yiyeceğimi bilmiyorum. nerelere gideceğimi, nasıl bir hayat süreceğimi... hele ki, bu yazın nasıl geçeceğini tahmin bile edemiyorum. dayanamayacağım gibime geliyor. kendimi çok daha güçlü hissederken, daha sağlam dururken ayaklarımın üstünde; aslında ne kadar güçsüz ve aciz olduğumu keşfettim. yaşadım bunu. içimde yaşayan birisi var, bi' de o'nun izdüşümü yeryüzüne. ben, büyüttükçe içimdekini; izdüşümü de büyüyor düşen yeryüzüne. her yer onla doluyor. nereye baksam o'nu görüyorum, o'nu buluyorum. tek sahip olduğum şey o galiba. gün gelir, o da gider ya benden, ha işte o gün ben de giderim galiba. lan birinin google+ davetiyesi göndermesini istiyorum ama bunun için gıkımı çıkartmıyorum. ama bu entryde görüldüğü gibi sonunda yazmış bulunmaktayım. lağn olm bir davetiye çok şey istemiyorum bak.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder