18 Nisan 2012 Çarşamba

Nerdeysen sen

askerdeyken tuvaletin içine fırçayı düşürdüm. sadece sapı elimde kaldı. hatta "ulan adamın biri tuvalete fırça düşürmüş,yuh"..şeklinde bir konuşmanın teğetinden geçtim, oralı olmadım, şaşkınlık gösterdim.. sabahları telefonumda iyi geceler, günaydın gibi mesajlarla uyanınca kendimi prensesler gibi hissediyorum.. içim böyle kıpır kıpır oluyor, yatağımda oturup telefonun ekranına bakıp duruyorum.. üstelik yollayan sevgilim olmadığı halde.. küçükken sokakta parasına misket oynarken şoparlar da gelirdi bizlen oynamaya ama ben oyundan çıkardım. canım istemiyor diye. işin aslı öyle değil tabi. çünkü yenildikleri zaman para vermiyorlardı. her seferinde çamura yatarlardı. bizim saf arkadaşlarda oynamaya devam ederlerdi. geçenlerde birisini gördüm mahallede gasptan içeri girip çıkmış. dışarı çıkmak için yanıp tutuşuyorum ama tek başıma çıkmaktan nefret ediyorum. evinin önünden alıp, evinin önüne bırakıcağım ve herşeyi benim çekiceğim bi akşam gezmesine bile kimseyi bulamadım. zaten hepi topu 3-5 tane vakit geçirdiğin insan vardı. sanırım artık onlar da yok. şu an bizim belgarath'ın laptop'ı bendeyken yedeklediğim galatasaray taraftar albümünü dinliyorum. bu bitince de beşiktaş'ınkini açıyorum. :) 26 yaşındayım iyi bir firmada çalışıyorum ama hala "büyüyünce ne olacaksın" deseniz verebileceğim bir cevabım yok...öyle rüzgar yelken gidiyor falan..zaten kaç sene daha kaldı ki.. çok değil iki üç sene öncesine kadar yazdığım şeyler zırva, ucuz ve sıradan geliyor artık. sevemiyorum bir türlü. tamam gençtim ama bu kadar mı salaktım. hayattan bunu mu anlamıştım, bir ben mi anlamıştım. sanki öyleydi o zamanlar. yaşlandım ve daha acımasızım. kendime haksızlık mı ediyorum? sanmam.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder