17 Nisan 2012 Salı

mohambi

birkaç ay önce tokalaşıp kısa bir muhabbet etme imkanı bulduğum kişi. şimdiye kadar tanıştığım en karizmatik insan olduğunu söyleyebilirim. o anki heyecanla nasıl bir andı pek aklımda kalmadı açıkçası. sözlükten en sağlam muhalefeti karşısına koysanız frost/nixon daki james reston gibi kalır karşısında söyleyeyim. ya da başbakan karşısındaki banu güven gibi :)2009 ramazanının arefesinde öğle namazını karacaahmet'deki şakirin camiiinde kılmıştır. biz de ahbaplarımızla kabir ziyaretimizi gerçekleştirmek için o vakitte oradaydık. o caminin mimari anlamda farklı bir cami olduğunu duymuştum fakat ilk defa içini gezecek ve namazımızı kılacaktık. mezarlığın ana girişinden içeri girdiğimizde bir kalabalık gözümüze çarptı. lüks makam arabaları, takım elbiseli iri yarı adamlar ve vatandaşlardan oluşan bir topluluktu. arkadaşım plakaların 06 olduğunu görünce bana "sanırım ankara eşrafından önemli biri vefat etmiş" dedi ve birkaç saniye sonra o muhteşem, parlak, siyah, iri arabayı gördük. mercedes s 600l. 0002 numaralı kırmızı plaka. başbakanın makam arabası. öğle namazı bitmeye yakın oradaydık ve caminin içine girmek için avluya geçtik. ayakkabılarımı çıkartmak için eğildiğimde bir el önüme set oluşturdu. başbakanın korumalarından biri. bana “giremezsiniz beyefendi!” dedi. ben de dönüp elin sahibine baktım. - nedenmiş? - başbakan çıkmak üzere, giremezsiniz. yanımda duran arkadaşa gülümsedim ve “allah’ın camisine de almıyorlar!” dediğim anda o iri eller kolumu kavradı ve hafifçe sıktı. “kardeşim 5 dakika bekle! başbakan çıkacak!” dedi. eğer konu bu ise, güvenlik kuralları bunu gerektiriyorsa elbette karşı çıkmam, çıkılmamalıdır. ama bir korumanın şiddete yönelik müdahalesi yakışmaz. ki, içeri girmek için çabalamadığım, espirili şekilde söylediğim halde. olmadık yerlerde insanın aklına garip düşünceler geliyor. o anda benim aklıma o koruma ile kavga etmek geldi. ama öle curcuna kavgası değil. cami avlusunu boşaltıcaz. teke tek ve eşit şartlarda kavga edicez. silah yok, hile yok, acımak yok! eğer öyle bir ortamda bahis oynanacak olsa bana 1’e 8, korumaya ise 1’e 1,2 filan verirler. tabi bizim elimiz de armut toplamıyor. en azından zeka avantajımı kullanıp birkaç yumruklaşmadan sonra yere yatıp ölü taklidi yapardım. birkaç saniyelik bu düşüncelerden sonra ben de garip ülkemin 1. sınıf olamayan vatandaşı olarak kenara geçtim ve beklemeye başladım. imam tesbihten sonra sureleri okudu, namaz tamamlandı ve cemaatten çok azı dışarı çıktı, diğerleri de başbakanla beraber ayaküstü muhabbete başladı. adım adım dışarı çıkıldı ve kapı önünde muhabbet devam etti. bir teyze isteğini söyledi. “kızım sınıfta kaldı, çok üzgün, ağlıyor, nolur yardım edin de sınıfını geçsin.” tabi başbakandan evinize gelip matematik, türkçe, fen bilimleri konusunda ek ders vermesini bekleyemezsiniz. başka bir şekilde halledilmesi gerekiyor. başbakan da “tamam hallederiz, ama derslerine çok çalışsın!” dedi. eğer halledecekse şöyle olacak; “birileri birilerini arayacak ve o kız sınıfını geçecek”. kızımız liseyi bitirecek, güzel bir üniversiteyi kazanacak, mezun olacak, iş bulacak, dolgun maaş alacak, sonsuza kadar mutlu yaşayacak. ya da böyle olmayacak. sonradan şansızlığıma bakıp üzüldüm. eğer zamanında denk gelip namaz çıkışı başbakana derdimi anlatıp “abi valla hoca gıcıklık yaptı, nolur mat 2’den geçirt beni, ben de ağlıyorum bak!“ diyebilme ihtimalim olsaydı da ben de o dersi tekrar tekrar almak zorunda kalmasaydım. sonra aynı teyze büyük oğlunun işsiz olduğundan bahsetti. başbakan ona da çözüm buldu. aklıma diğer işsizler geldi. sayılarını cidden bilmiyorum. kimse tam olarak bilmiyordur. ama şunu söylemeliyim ki; böyle bir başbakan 30 sene daha iktidarda dursa, 30 sene boyunca tüm namazlarında camide cemaatle kılsa ve her namaz çıkışı 1 öğrencinin eğitimine katkı sağlayıp bir işsize de iş bulsa yaklaşık 55 bin öğrenci ve 55 bin işsiz iş bulacaktır. sonunda başbakan cami avlusunu dolduran halkın alkışları arasından geçerek dışarı çıktı ve yoluna koyuldu. sevmediğimiz insanların icraatları hakkında önyargılı eleştiri yapmak basitçedir. mercedes’lerin, q7’lerin olduğu bir mahallede değil, yaşayanlarının tersanelerde ömür çürüttüğü, 60 kişilik sınıflarda okumaya çalışmış gençlerin işsiz dolaştığı bir mahallede yaşıyorum. ülkemizin gerçeklerini öğrenmek için haberlere bakmaya, internetten dramları okumaya gerek yok. 3. sınıf insanların yaşadığı, ilk model iett’lerin 80 dakikada bir hizmet verdiği ve her evinde az-çok dramların yaşandığı mahalleyi dolaşmak yeterli. 1 saat banka sırasında, 1 saat iett durağında, 1 hafta emniyetteki belgeye bir adet mühür, 2 ay da ameliyat için bekletiliyorsam, bağlı olduğum ilçe merkezine gitmek için 2 vesait değiştiriyorsam, o caminin önünde 5 dakika bekletilmeme laf edecek değilim. çünkü ülke olarak eleştiri noktasında ne başbakanımız, ne de halkımız o seviyede değiliz. ek bilgiler: - karamürsel sepetideğilim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder