17 Nisan 2012 Salı
Dev
konuşan türkiye'nin konuşan başbakanı. söz gümüşse sükut altındır öz deyişinden bihaber herkesin ama herkesin ülkesinin başbakanı. bu gerçeği değiştirme gibi bir lüksümüz yok.
"ananı da al git" diyen vatandaşa istinaden yıllar sonra başka bir vatandaşın kendisine gıcıklık olsun diye "başbakanım anamın selamı var" dediğini, kendisi de bu lafın altında kalmamak için "benden de anana selam söyle" dediği söylenilir. bir çok kişi inanmaz bu gerçeğe. ne zaman ki can dündar bu duruma köşesinde yer verdi, işte o vakit bir çok kişi inanmak zorunda kaldı. en kötüsü de bu olsa gerek: inanılmaz bir şeye inanma mecburiyeti!
o gün bugündür konuşuyor türkiye. o kadar büyük bir gürültü var ki kimse kimsenin ne dediğini dahi duymuyor. vatandaş, devletinin geleceğinden ümitsiz, bürokrasi leş gibi, sanki yeniden hanedanlık dönemindeymişizcesine alıp başını gitmiş adam kayırma, kendi yandaşlarını işe yerleştirme siyaseti. kadrolaşma.
çürümüş bir meyvenin iticiliği ve berbatlığı hakim koskoca ülkeye. her an ve her salise devletin sırtındaki yükler birbir artmakta. olansa yine alt tabakaya ve muhafazakar, gelenekselci çoğunluğa olmakta.
ne kadar ironik değil mi? bu insanları başa getirenler de onlar en büyük sıkıntısını ve derdini çekenler de onlar.
bu ülkenin genç nüfusuna dahil birisi olarak belirtmek istiyorum: geleceğe inancım sıfır. bu ülkenin kalkınacağına ve modern ülkeler seviyesine geleceğine dair umudum sıfır.
ne zaman ki tabu sayılan her konuda özgür düşünceler tartışılır, ve o düşüncelere uygun fikirler ortaya atılıp, uygulamaya geçilir. işte ben de o vakit sosyoloji kitaplarındaki o muhteşem birey olmak için çabalarım. yoksa diğer türlü susarım. zira; herkes konuşuyor zaten. yeterince gürültü var. alın kanıtı;
ne için ve nerede olduğunu hatırlamıyorum da bugünkü konuşmasında türkiye cumhuriyeti başbakanına ağza alınmayacak sözler söylendiğini ve terbiyesinin bunları dile getirmesine izin vermediğini söyledi. bunları söyleyenleri mahkemeye verecekmiş.
konuşmasına kendilerinin düzey ve edeplerinin ne kadar yukarılarda olduğundan ve her zaman nezaketi birinci planda tutmalarından bahsettiği kısımdan sonrasını ise izleyemedim.
sürekli "mesele" kelimesini kullanır ve onu da "mes'ele" şeklinde telaffuz edeceğim derken nerdeyse "meskele" der.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder