4 Mayıs 2012 Cuma
Bosch Bursa Servis
sağıma dönmüş yavaş yavaş evin yolunu tutmuşken, bir yandan da kadındaydı gözüm. poşetlerinin hemen yanına yavru küçücük, minnacık bir köpek yanaştı. ne tatlı, ne şeker şey idi o öyle. yeni yeni çıkan açık kahverengi sevimli tüyleri vardı. kulakları hafiften siyah idi. kadının poşetlerine kafasını sokmaya çalışıp, bi yandan da acaba bu ne olaki diye kokluyordu malzemeleri, sevimli şey. zavallıcık bir deri bir kemik kalmış, zar zor ayakta duruyor, tir tir titriyordu kuyruğu. herhalinden belli kaç gündür aç bitaptı bu yavru köpek, annesini kaybetmiş diye içimden geçirdim. kadın topuklarını yere basa basa yaklaştı arabasına. köpeği görür görmez "-bu neaa beaa!!" diye afedersiniz ama böğürdü. "-tiksençç iyyyy" deyip, o anda ve tüm şaşkınlığımla sanki slow motion olarak izlediğim bir anda, yavru köpeğin karnına bir tekme attı ki ama öyle böyle değil, sivri burunlu ayakkabısı ile, var gücüyle... köpek acı içinde inledi. genizden gelen garip sesler ile kuyruğunu kıstırdı yandaki arabanın altına seke seke kaçtı. ağzım açık bir şekilde olan biteni baktım öylece. üzerimdeki şaşkınlığı attıktan sonra köpeğin yanına gittim. biçare köpecik hala inliyor, mahsun mahsun bakıyordu. gözlerine bakınca ağladığını gördüm hayvanın. gözlerinden boncuk boncuk yaşlar süzülüyordu. bir hayvanın ağladığına şahit oldum o an. o an dediğim ntv'de oğuz haksever'in sunduğu bir kare değil, hayattan acı bir gerçek... damla damla, boncuk boncuk akan acı taneleri göz bebeklerinden süzüldü, aktı yanaklarından, kurumuş ağzını ıslattı.
Bosch Bursa Servis
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder