31 Ocak 2012 Salı
Kilo Verme Yöntemleri
yalnız biri şu mahişe dereyi görmeden duaya başlamamasını da söyleyebilir mi bir zahmet...
yalnız bu gülşah bir Kilo Verme Yöntemleri zahmet yakalansın... muhtemelen gülnihal bok yoluna gitti... ayrıca ayşe hatunun ölümü de onun üzerine kalabilir... bu da beceriksiz suikastçi sadıkayı düze çıkartabiliri... sarayburnundan çuvalla uçma zamanı geliyor. yok eğer gelmezse zaten yakında padişaha 'neden sultanımla halvete girmiyorsunnnn' diye çemkirebilir. ama hürremi kadına fare suratlı demesi ve duygularıma tercüman Kilo Verme Yöntemleri olması ile ayrıca öptüm...
ayy bu haftalık kısa kesip gelecek hafta ne olacak acaba diye merakla bekliyorum... dahası ben eğer rus cariyeler için bunları yapan hürremin nikah için neler yapabileceğini heyecanla bekliyorum...
hürrem sultanın yaptığı Kilo Verme Yöntemleri rest çok önemliydi bu bölümde. aklıyla, kurnazlığıyla yapmadı çünkü. her gece , dışarda kaldığı ve başkasıyla halvette olduğunu öğrendiği her gece zaten kalbi öğlesine acıyordu ki, ölümü tercih edecek hale geldi. her gece öleceğime vur beni öleyim dedi. yüreğinin yoluna başını koydu ve bunun blöf olmadığını onun gözlerinde gördü kanuni. aksi olsaydı , eminim oradan çıkmanın bir yolunu Kilo Verme Yöntemleri da bulurdu . bunu kanuni de anladı ve kaybetmeyi göze alamadı. sonuçta, valide sultanın "haremde aşk olmaz" lafını aşk ortadan kaldırdı.
birini veya bir şeyi başını verecek kadar seviyorsan, kendinden vazgeçecek kadar seviyorsan onun adı aşktır, aşk...
Balın Faydaları
sülüman'a değinmeden geçemiyeceğim, anam adamın içinde sadıka ukte kalmış iyi mi. hem senin ne işin var evli barklı çiftin sarayında. git kendi sarayında cariyelerinle Balın Faydaları oynaş, hürrem ile yemek ye, validenin elini öpmeye git, mustafa (ölü balık gibi bakıyor bu çocuk) şehzadenle oyun oyna falan. ay en iyisi sen sefere çık ve bi 4 ay falan dönme de diziye renk gelsin. sadıka hatun'u nasıl da sıkıştırdı. fenasın sülüman. (sibel üresin'e selam olsun)
hatica sultan mümkünse bi daha ağlama, Balın Faydaları zırlama sen ya gerçekten. yeter artık. her bölüm ağlamaktan suratın tuz gölüne döndü. ibo seni aldatıcak yaa gördün mü? ne bi cilve ne bi dişilik. mahi ikisin sen.
ibo paşa'da zevke sefaya düştü daha şimdiden. Balın Faydaları nigar'a dokunmalar, ellemeler falan. hadi hayırlısı haha.
ve hürrem. işte saray bu hatundan korkmalı. Balın Faydaları zaten birçoğu korkuyor ama artık daha fazla korkmaları lazım. zira hürrem hepsini edirne sarayı'na götürür, ava çıkmadan geri getirir. hatta sadece kendi gelir bütün herkes orada kalır. korkulur bu hatundan aman diyim. yalnız hiç çocuklarıyla ilgilenmiyor bu da. elinde bi yüzük, "sülüman ye beni "sülüman ava gidelim" diye geziyor ortalarda. bi de yemek yiyor. başka da sahnesi yok. bıldırcın kalmadı koskoca devlet-i aliye'de.
Salon Takımları
şehzade mehmet: büyüdün ve annen, Salon Takımları baban, kardeşlerin aynı kaldı. bu çocuklara ne içiriyorlar da böyle dengesizlik oluyor anlamıyorum vallahi ve tillahi. mehmet daha küçükken bebek olan selim yine bebek, mihrimah da aynı çocuk. ha tabi mustafa da aynı kaldı. şaka yapıyorlar herhalde. 2 hafta geçince yazıyorlar ama kaç yıl geçtiğini bi türlü öğrenemedik.
hain ahmet paşa: senin kellenin asıldıgını Salon Takımları gördüğümde onun sen oldugunu anlamam hayli zamanımı aldı. bu kadar para harcanan bi yapımda senin kafanın bal mumu heykelini yaptırmak zor geldi heralde. senden başka herşeye benziyordu çünkü o "oyuncak".
pargalı ibrahim: ben seni hatice sultana olan Salon Takımları aşkınla sevdim. ama sen de diğer erkeklerden farklı değilmişsin. fragmanda nigarla öpüştüğünü gördüğümde gerçek zannedip günahını almıştım meğer rüyaymış. peki ama nedir o dansöz karşısında fıstıkları götürmeler, karıya göz süzmeler. hiç yakıştıramadım sana.
hürrem sultan: sen ne akıllı kadınsın be. allem Salon Takımları ettin kallem ettin süleymanla ava gitmeyi becerdin. haticenin odasını da almıştın zaten. ben mahidevranın yerinde olsam seni 10 kere öldürmüştüm. kadının herşeyini aldın. ama helal olsun şimdiye kadar türk dizilerinde gördüğümüz en şeytan kadın ünvanını sonuna kadar hak ediyorsun. senin için boşuna demiyorlar tarihin en güçlü kadını diye.
Kırmızı Ruj
sarayın en güçlü kadınını hürrem zannederken, "gülşah'ta ne güç varmış şekerim."dedim. kadın tek eliyle nigar'a yapmadığını bırakmadı. cellat gibi kadın bu,daha önce de leşi var bodrumda hala siyah kemikleri sızlıyor o hatunun. bu kadın varken mahidevran'ın sırtı yere gelmez.
öte yandan mahi demişken aklıma geldi. Kırmızı Ruj kaynananın en gözde gelini,ikide bir kumaşlar getiriliyor,yok acem işi yok bursa işi,yok japon işi. arka arkaya. yıllar da geçiyor. mustafa,mehmet,mihrimah hızla pokemon gibi evrimleşiyorlar. bu kadın bir yeni kıyafet giymiyor,hep aynı hep aynı. hatice sultan bile o star wars kapşonunu çıkardı,bu kadın o ağaç kovuğuna benzeyen entarisiyle her hafta rüküşlüğün tarihini yazıyor.derhal Kırmızı Ruj prodüksiyon o acem kumaşlarından jean-paul gaultier kıyafetleri dikmeli.
sadıka da ne iş görecekse bir türlü görmüyor,fırsat mı geçmiyor eline ohooo! her an fırsat var,sürekli süleyman pargalıya kahve falına baktırmaya,tebrik için havlu getirmeye, Kırmızı Ruj entel takılıp boynuna fuları attığında masaya oturup meryem ana resimlerine bakıp,ovv çok ekspresyonist demeye geliyor. ama kadının yeri rahat. macar sarayının o sönük havasını ne yapsın,burada her an bir heyecan,her an bir dedikodu. bırakılıp gidilir mi bura.hem ölenle ölünmüyor. kendine aşık olan matrakçıyı salla, aslan gibi leo var izdivaç kurulacak.ayrıca leo sen gitme,hep bizle kal!
hızlı geçen bir bölümdü,bir süredir yoğunluktan,işlerin heryerimi Kırmızı Ruj mıncıklamasından,ceo olma hırsımdan ötürü yazamıyordum. ama bu bölüm için çok dolmuşum.
tavsiye:herşey iyi hoş da(bazen senaryo çok yavaş akıyor,bir de beş sezon planlamışsınız diziyi,ay bu ne?ikide bir olaylar kendini tekrar ediyor zaten. hürrem hamile,mahi yatakta,sadıka kapıda,pargalı entel dantel işler peşinde,süleyman gözünü ayırıp ayırıp kız,av ve düşman peşinde) nigar'ın sırtını gösterdiğiniz gibi bir ara da leo'nun sırtını gösterin senaristler ve yönetmenler.
tayt modelleri
süleyman, zaten senin gidişat hiç iyi değildi, boynuna geçirdiğin entel erkek şalı gibi şeyle iyice "yurtdışında iktisat okumuş takı tasarımcısı playboy" gibi bişi oldun çıktın ahahaha. olum, onlar bile takı tasarım ayağına 3-5 sene nişantaşı'nda bir yere boş yere kira ödeyip, bir kaç hatun düşürüp tayt modelleri sonra babalarının sucuk fabrikasının başına geçip normal birer adam oluyorlar, ama sen maşallah fısssssss. iş güç "haticem'e at nalı üstüne gül tasarlasam boynuna assa da boynu kopsa", "hürrem'e kendi gül cemalimi kolye yapıp armağan ediyim:))", "mahidevran'a da japon çarşısından, 1 milyoncudan filan m harfli küpe alırım meh meh". bütün gün "bugün başıma kaç metre kavuk geçirsem, yeniçerilere kızıp eteklerimi savura savura popomu dönüp yürüsem karizmaaaa", iyice poz bi adam oldun çıktın be. şu gün yaşasan tayt modelleri beyaz eşofman altı çekip house cafe, mid point dolaşıp masaya iphone filan koyardın sanırım .
oldu olacak kapıya da yazı as: "sül & sül takı tasarım. tayt modelleri dizilerde gördüğünüz lisanslı takıların hepsi burada"
farkındaysan bütün gün basiretsiz gibi sırıtarak dolaşıp odana her gönderilenle french kiss olayına girmene, "validem göndermiş" diye önüne gelene atlamana, sonra da "sevgulum gulu gulum" diye şiirler yazmana hiç değinmiyorum bile ayhh tam migren.
amma şunu asla unutmucam:
"leo gel gel, resimler çok güzel olmuş, bu arada bunlar da hepsi push-up tayt modelleri sütyen takan karılarım ve memeleri :)) tanıştığımıza memnun olduk". asdasd gerçeklikten koptum. bence senin bir spin-off'un olmalı bu diziden bağımsız "en son süleymanlar duyar"
Vakko Çanta
ilk olarak sözlerime allahım sana şükürler olsun çok şükür mustafa büyüdü diye başlamak istiyorum.... da yine koskocaman bir ama ama ama var... yavrum birincisi mustafa'nın büyüme olayını bir yedirseydiniz senaryoya.. geçen bölümde hap kadar şimdiki bölümde eşek kadar bu ne? meral okay'a allah Vakko Çanta aşkına senaryo geçişi dersi versin biri lütfen rica ediyorum.
bu arada nigarcığımı neden pargalıya Vakko Çanta aşık gösterdiniz yahu... tamam anladık takım taklavat yerinde olan adam göremiyor kızcağız hani yoklukta ilk sarılınacak ibrahim paşa olarak bakılıyor olabilir ama arkadaşım başladığından beri böyle bir şey yoktu en azından biz cümbür cemaat hissedemedik kalkıp adam saraydan ayrılıp evlenmeye hazırlanırken nasıl bakmaktır o yahu... hayır diyorum şu kıza yakışıklı bir paşa bulun evlensin çocuk yapsın hayır bari ırk karışır güzelleşir...
bu haremdeki kına gecesi sanırım o eğlence beni Vakko Çanta benden aldı. yalnız hürrem'in giydiği beyaz elbise ve takılar şahaneydi çok beğendim... gelin beyaz giyeceğine hürrem giymiş (burada yazar o dönemlerde böyle illa beyaz giyilecek diye bir adet olmadığını biliyor)... yalnız düğün günü anladık ki sarayda da olsan hem ağlarım hem giderim hali varmış...
afedersiniz ama ben bu pargalının copy paste'i kardeşinden Vakko Çanta de çok sıkıldım... gerzek gerzek bakıyor. neyse bu arada babasının verdiği hediyenin muhtemelen başına bir şey gelmesi ile mevcut uğur bozulup pargalı'nın sonu da o süreçten sonra gelecek diye tahmin ediyorum. bu arada aşçı şeker ağa ile didişen adamlar çok haklı o göbeği normal bir evde büyütemezdi sonuçta... bu arada bunların konuşması yakındaki yeniçeri ayaklanmasının da habercisi gibi görünüyor haydi hayırlısı...
Linens Perde Modelleri
üç kıtaya hükmeden koskoca imparatorluğun en kudretli ikinci adamının (veziriazam makbul/maktul ibrahim paşa), ikide bir çarşıda pazarda tek başına elini kolunu kavuğunu sallaya sallaya gezdiğine bizleri ikna etmeye çalışan dizi. koca istanbul'un çarşısı da göt kadar ya zaten, o yüzden habire matrakçıyla Linens Perde Modelleri karşılaşırlar.
yapmayın be arkadaşım, bu devleti bu kadar küçük göstermeyin. çadır devleti değildi bu, koca imparatorluktu. sen ne zannediyorsun, senin kıçıkırık bakanların bile bir sürü korumayla geziyorlar da eski devlet adamları çarşıda pazarda öyle mal mal geziyorlar mı zannediyorsun. bir de hava atıyorlar millete, bu senaryoyu yazmak için şu kadar kitap karıştırdık diye..kandırmayın lan artık milleti. adam gibi tarih kitabı okumuş insan, Linens Perde Modelleri ibrahim paşa'yı öyle tek başına gezdirir mi çarşıda? nefret ediyorum alayınızdan. tarih katilleri.
hiç kimse bahsetmemiş ama son bölümde gördük ki Linens Perde Modelleri kanunî gülfem'e de kaymış mahidevran ortada yokken. ulan sülüman, yere bakan yürek yakan, daha kimlere kaydın sen? korkarım birkaç bölüm sonra daye hatun'u da çağıracak odasına, "bana âh mı ettin daye hatun? sana bir kötülük mü ettim?"diyecek. daye hatun meğersem sülüman'ın ilk cinsel birlikteliğini yaşadığı kadınmış, bir nevi eğreti gelinmiş aslında. valla olur mu olur. gülfem, mahidevran, Linens Perde Modelleri hürrem, gülnihal... ulan 4 kadını sikti herif dizi başladığından beri. daha bunun bir de pargalı ibrahim kısmı var. ikisinin tutkulu bir bromance yaşadığını görüyoruz, biliyoruz. valla kanunî ara sıra sümbül ağa'ya da kaymış olabilir...adam önüne geleni sikmiş abi. sarayda yere hiçbir şey düşürmemek lâzımmış demek ki o zamanlar. eğiliyorsun, tam kalkarken arkanda sert bir şey hissediyorsun, bir bakmışsın hünkârımız sana halleniyor.
Mutfak Masası
nihayet hatice sultan halvetten yeni çıkmış mahi gibi(fi tarihte) göklerde. iboyu bu kız yola sokar,bu kız hürrem’e gönül verip,taktirimizi kazanmış,mahiye haddini bildirmiş sultan. çok seviyorum tekrar seni,bir daha da ağlama. o çağlarda olup olabilecek en yakışıklı adam senin.herkesten şanslısın. düğünde inşallah ibonun kardeşi çok görünmez ortalarda,karıştırabiliriten oldukça yüksek asdasdasdas…
daye…otuz yılını verdin de iyi ettin. Mutfak Masası şu andaki halin bir kere bile halvet olmamış,kendini hep kariyere adamış,güzel kız öğrencileri ölesiye kıskanan bekar üniversite profları gibi. sinirden nerede güzel,nerede akıllı,nerede seksi var onu kıskanıyorsun. gözlerin dört döne döne göz kapaklarından ayrılmış,vamp vamp bakmaya çalışan primadonnalara dönmüşsün. yerden kalk da güzeller güzeli nigara el ver,ben olmadım sen ol diye derhal Mutfak Masası birini bul.hürrem’in leosu-ex lover 1500-son derece uygun bu izdivaç için.
matrakçı da fatmagül’deki emre gibi. sürekli bir Mutfak Masası yerlerden fırtlıyor adam. nerede dedikodu,nerede vukuat var hoooop! matrakçı orada. 2 metrekarelik osmanlı çarşısından çıkıp,müzmin bekarlığına son verdiremedi bir türlü.
ibrahim’in sunacağı şartın “mahiye dokunma” tarzı olacağını hürrem’in de “capito bebek,elleşmem daha” diyip sonra bildiğini okuyacağı yeni bir bölüm gelecek inşallah. süleyman’ın çok pişman Mutfak Masası olup hürrem’in dediklerini yapacağını,ona bir daha asla gözlerini pörtlete pörtlete bakmayacağı,validenin iktidarının hürrem’e geçeceği bölümler geliyor. sabırsızlıkla bekliyorum,canım gırtlağıma kadar saray entrikasına batmak istiyor.
genç odası dekorasyonu
eski saraya sürgüne gönderilirken bile hürrem'in kendine güveninden bir şey kaybetmeyip, mahidevran'a pabuç bırakmaması, son sözü söylemesi takdire şayan. bir akıllanamadı gitti mahidevran, hala laf yetiştirmeye çalışıyor... "gidiyorum, ama döneceğim" dedikten sonra araya bir de "dönüşüm muhteşem olacak" genç odası dekorasyonu sıkıştırmış mıdır acaba hürrem? olacak çünkü...
"hürrem de halvetsizlikten azdı, hayal görüyor" diyeceğim ama leo'yu güpegündüz osmanlı sokaklarında da gördüğümüze göre gerçek adam. üşenmemiş, gelmiş osmalı'ya hürrem'in peşinden. genç odası dekorasyonu "leo hürrem forever" benim için şu anda. biri senin suçlu olduğuna dair zerre kanıt yokken seni acilen eski sarayına sürer; öbürü dağ taş dere tepe demez arar bulur seni, canını tehlikeye atıp saraya sızar gizli gizli. hatice sultan gerçekten edebiyen ayrı kalacak olan, imkansız aşk görsün. millet topkapı'da hatice ile ibo'nun mıy mıy aşkları yüzünden baygınlık geçirir , halfetsizlikten kafayı sıyırmış azgın mahidevran'ı dizginlemeye uğraşır, sülüman'ın ergen tripleriyle boğuşurken haksızlığa uğrayıp katil diye eski saraya sepetlenen hürrem, orada gününü gün edip, ilk aşkı leo ile çaktırmadan bir genç odası dekorasyonu kaçamak yaşarsa tadından da yenmez hani. kanuni'yi de artık boynuzlu süleyman olarak anarız. gerçi leo'nun hürrem'in yatağının yanı dibinde bitmesinden "topkapı'da mı acaba hala?" diye düşünmedim değil, malum topkapı'ya elini kolunu sallayan giriyor. tek yapmanız gereken istanbul damlarında biraz atlayıp zıplamak.
yalnız rica ederim bir bölüm daha pargalı'nın "ölürsem anamın o süt kokulu koynuna gömün beni" edebiyatı yapması, copy-paste edilirken renk kalitesinde bozulma yaşayan kardeşinin bön bön bakışları, hatice'nin "kurbanlık kuzuyuz biz ühhüü ühhüü" diye ağlamaları, süleyman'ın gözlerini koca koca açarak genç odası dekorasyonu öylece kasım kasım dikilmesi ile geçmesin. ben eski sarayda hürrem ve leo ile alemlere akmak, ecdadımın katiyen yapmadığı gavur icadı öpüşmedir, sevişmedir gibi hareketlerde bulunmalarını seyretmek istiyorum bu bölüm. sonra bizimkilerin şiirlerle cilveleşmelerine, 1tlciden aldıkları kelebekleri birbirlerine hediye etmelerine döneriz. öyle de arsızım. arz ederim. bir de, hürrem giderken nigar'ı da yanına verin bari. nigar'a da tatil olur, eğlece olur.
Cibinlik Modelleri
"sultan süleyman'ın halvete girerken giydiği pijama takımı gelmiştir."
geçen yıl bu zamanlar çarşı pazar aşk-ı Cibinlik Modelleri memnu karakterlerinin kullandığı eşyalardan geçilmiyordu. bihter sabahlığı, adnan boynuzu, behlül vurdum duymazlığı vs, liste uzayıp gidiyordu. iş o kadar abartılmıştı ki "bihter'in kendini vurduğu silah gelmiştir." yazısı bile yazıldı dizi finalinden sonra vitrinlere, o derece abarttık olayı. dizide görüp yatak örtülerini değiştirenlerden ve telefonum behlül'ün Cibinlik Modelleri telefonu gibi çalsın diyenlerden bahsetmiyorum hiç.
son zamanlarda ise modanın kaynağı muhteşem yüzyıl. erkeklerin parmaklarında padişah tuğrası kadar yüzükler, yumruğu bir koysa adamın suratı içe çöker o derece. kadınlarda ise Cibinlik Modelleri nazarlık kadar taşı olan koca koca yüzükler. bazıları üç parmak kaplıyor, o kadar büyük taşları var.
hadi yüzük müzük çıkartır atarsın da, kadınlar neden akın akın saçlarını hürrem bakırına boyatıyor? -işte araştırmacı gazetecilik örneği, böyle geçiyormuş rengi. hala boyatmak için Cibinlik Modelleri geç kalmışlara duyurulur- saçta yeni moda hürrem bakırı oldu. bazıları hürrem'e benzeyelim diye, yıldız tilbe'ye benzemiş farkında değil. erkekler de kaptırmış diziye kendini. adama işler nasıl, okul nasıl diye soruyorsun, sultan süleyman gibi "ala" diyor.
hepsini geçtim de, bizim merve gitmiş keman kursuna yazılmış ya. neden keman dedim, pargalı keman çalıyor ya ondan dedi. tü allah canını alsın merve dedim. o cevabın üzerine başka denir bilemedim.
Sağlıklı Yiyecekler
ibrahim ve niko...kahkahayı öyle bir patlatmışım ki alt kat komşunun bebeği uyanmış. ilk gördüğüm anda yaşadığım şoku hala atlatamadım. ikizi mi var bu adamın yoksa gerçekten oyuncu harcamayalım diyip ibrahime sakal mı çizmişler. ikiz olsa babasının verdiği tepkiye çok şaşırıyorum. Sağlıklı Yiyecekler ay savaşçılarının savaşçıya dönüşdükten sonra kimsenin onları tanımaması gibi bir durum. ikizi zaten 30 yıldır burnunun dibinde. görünce nasıl tanıyamıyorsun bir süre? saraya da geri dön ve bir yolunu bul evlen artık. tepen kelleşecek hala bir beyzaden olmayacak. pipisiz sümbül ağa bile gülnihalle aşk yaşamaya başladı,kardeşin senin çakma halinle denizkızlarının midyelerini elden Sağlıklı Yiyecekler geçirmiş,bir sen kaldın bebeğim.
mahidevran...süleymanı öpmeye çalıştığın Sağlıklı Yiyecekler an adama öyle bir sertçe çarptın ki sanırım seni itti. banyo yaparken elini kaşıma çubuğu olarak kullandı sanırım,kilo al azıcık. sarayın içi yağ,et,süt,bal,yumurta ile dolu hem de organik.
sadıka...bakalım nereye doğru gidecek bu akıbetin,intikam alacağım derken kendi canından olma. nitekim sana da matrakçı abayı yakmış. haremin en güzel kızısın ama boşver sülümanı dizinin en eğlenceli adamı sana aşık. resmiyeti sallamayan,utanmasa "süleymanın ensesine vurup naber kanks ya Sağlıklı Yiyecekler devlet-i ahali nasıl gidiyor,iki matrak atalım hacı ya?" diyecek olan şen şakrak bir adam. kısa falan ama tek gözünü kapayınca yakışıklı bile sayılır. kaçırma derim,bırak ölenle ölünmez,zaten abdestsiz,sünnetsizdi. saadet ışıl aksoyu kötü rolde görmek çok tuhaf ama çok da iyi becermiş.
ibrahimin füj hayallerinin ayyuka çıktığı,kent hayatından sıkılıp kendini organik domates yetiştirme çabalarının sonlandığı,haticenin sürprizzz! yaparak salya sümük ağladığı,hürremin çok masum ve şirin bir çocuk olarak uğradığı haksızlığı sindiremediği bir bölüm geride kaldı. hürremin çok aktif olduğu bölümler yakındır umarım.
Siyah Zeytin Yapımı
- dizinin dili gittikçe günlük türkçeye kaymaya başladı. senaristler hoch turkçe yazmaktan yoruldular galiba. hünkarım toplantı için bekliyoruzlar falan...gerçi Siyah Zeytin Yapımı padişahın hasodabaşısının omzunu pat patlayıp hadi gene iyisin iyisin iyisin tripleri attığı dizide olur o kadar.
- pargalı sadrazam oldu ama en büyük hobisi olan hünkarının çükünün hesabını tutmaktan vazgeçmedi. asıl işinin yanında hobi olarak hasodabaşılığı yapmaya, hasodaya giren Siyah Zeytin Yapımı cariyeleri hatunları saymaya devam ediyor. pargalı, yapma demiyorum hobi olarak gene yap ama komikj oluyor yani. koccccaaaaa haremin diline düşersin valla. koca sadrazam hasodaya cariye sevkinde diye.
- sadrazamlık süper işmiş. ben şimdiye kadar işe başladığın anda yıllık izin kullandığın başka meslek bilmiyorum arkadaş. pargalı mühürü alıp kavuğu takar takmaz yıllık izne Siyah Zeytin Yapımı ayrılmak istedi. şöyle bir pargaya uzanıp gitsem....hazır terfi de almışken...ulan bırak padişahı, oto sanayiindeki usta bile kafanı keser işe başladığın gün yıllık izin lamaya kalksan.
- mahidevran halvete girdi. girer tabi. hürrem şiştikçe şişiyor pilates topuna dönüyor. memeler mukaddesinkilerle yarışta, surat patates kollar patlıcan. durmadan şikayet, Siyah Zeytin Yapımı durmadan paranoya. hangi hünkar seni neylesin? hoş ben hünkar olsam nigar kalfa dururken ne iskeletor mahidevrana, ne de pilates topu hürreme bakarım, o ayrı.
-sultan süleyman han hazretleri mahidevranı hasodaya çağırınca bir ara hürremi de çağırıp cat fight fantezisi yapacak, dizi fantastikleşecek sandım.
"hatunlar, kapışın, kazanan halvete kaybeden haremdeki döşeğine!" sizce de türk dizi tarihine geçmez miydi?
beş dakika cat fight sefasından sonra.
"hatunlar, maç berabere, ikiniz de gelin halvete" bu daha da fantastik olmaz mı?
hadi, cat fight, threesome falan olmadı bari hamamda karılar nasıl kapışır onu gösterseydiniz? saç saça baş başa, tas kafaya sabun sırta kapışsa şehzade anaları, doğal seleksiyonu yerinde gözlesek. yapıp yaptıkları kim daha edalı su dökünecek yarışmasıydı. hani iki ordu karşı karşıya gelir, ha kapıştılar ha kapışacaklar. sonra komutanlar daha medeni bir şekilde kazanan belli olsun diye en iyi iki savaşçılarını ortaya çıkartıp dövüştürürler...onun gibi. şimdi saç saça girmeye gerek yok, medenice su dökünerek kapışalım.
Balkon Dekorasyonu
giderek kötüleşiyor. son iki bölümdür izliyorum duygu sömürüsü cumhuriyeti olmuş, yazılan entrylere göre sözlükçüler buna güldürürken hüzünlendiren gibi sikimsonik de bi klişe basmışlar, 5000 entiridir gidiyor. absürdüm diye saçmalamanın da bokunu çıkarıyorlar, absürdlük ince işti öyle kör göze parmak yapılmazdı, ironi gönderme falan derken bildiğin saçma sapan direkt sahne çekiyorlar ya da karaktere söyletiyorlar, Balkon Dekorasyonu esprisini açıklayan asosyal adam kıvamında. hele o sözlükçülerin gönderme buldum mutluluğu bi sen buldun amına koyim adam kabak gibi söylemiş, evet böyle göndericeksen gönderme lan. gerizekalı mıyız biz? netekim ben de unutmamamız gereken bir iki değeri hatırlatmak isterim; ironiden anlamayan nesle aşina değilim ve leyla ile mecnun çok bozdu.
leyla ve arda'nın gidişi bende yeni bir şeker Balkon Dekorasyonu kız kendi travması olarak kalacak, dün bunu anladım.
zamanın ötesine gidince entirinin kıçına not Balkon Dekorasyonu yapıştırma kafasına hep özenirdim eki: en kötü entirim böyle olsun. siz seviyosunuz diye sevmiyorum lan zaten bu diziyi ben, siz sevmeseydiniz severdim. sedefi tutardım. ismail abiyy adamın dibisin derdim. hehe. yok demezdim lan. ıyy. evlat olsanız sevilmezsiniz yemin ediyorum
şu dizinin her bölümünden sonra gerek twitter'da olsun, gerek sözlükte olsun herkes dizi karakterli gibi konuşuyor. herkeste cümlenin ilk kelimesinden sonra soru eki kullanmalar Balkon Dekorasyonu (örn: at mı arabası?), böyle bir l&m tarzı küfürler (örn: kulbu kırık çaydanlık), vay efendim iskender baba tarzı beddualar (örn: ağzın çeksin erdal). ya yemin ediyorum iğrençsiniz hepiniz.
allah'tan henüz diziden soğuma noktasına getiremediniz. eğer 'pazartesi günlerimi mutlu kılan bu dizi'den tiksinmemi sağlarsanız yemin ederim bütün sosyal ortamları tib'e şikayet ederim. öyle çirkinleşirim.
Ev Dekorasyon Örnekleri
dün akşam yeni gösterisine giderek kendisine laflar hazırladığım büyük komedyen..
yeni gösterisinin başında ve aralarında çaldığı şarkı ile " siyasi mizah yapsın.. elini taşın altına koysun.." moronlarına seslenmiştir. şarkının hatırlayabildiğim bazı sözleri : " neden politik mizah yapmıyorsun? suya sabuna neden dokunmuyorsun? gelir dağılımının sebebi sensin.. " vb. ifadelerle onların ağzından kendilerine gönderme yapmıştır.
gösterinin kendisine dönersek öncelikle söylenmesi Ev Dekorasyon Örnekleri gereken şey güldüğümüz ve eğlendiğimiz tabiki. cem yılmaz gösteriden önce fuayede dolaştı, salonun içinde takıldı birkaç kişiyle muhabbet ederek. son kontrolleri yapar gibiydi. üzerinde kendi şirketinin bir tişörtü normal bir eleman gibi gezdi aramızda 5-10 dakika. bu normalliği o kadardı ki, tişörtü gören biri bileti gösterip yerini sordu. kendisi de koptu tabiki. adam da cem yılmaz’ı tanıyınca o da kahkahayı bastı şaşkınlıkla. neyse adam yerini buldu iş tatlıya bağlandı..
diğer iki gösterisiyle kıyaslarsak tempo ve etkili Ev Dekorasyon Örnekleri hikayeler olarak daha geride bir performans gördüm. fakat bunda ilk gösteri olmasının büyük rolü var. elinde birçok hikaye ve espri var bayağı biriktirmiş bu belli ama bunların hangisine gireceğine ve ne zaman patlatacağına dair bir düzensizlik var. bunu kendisi de belirtti “ kusura bakmayın bugün daldan dala gidiyorum çünkü çok doluyum” diyerek.
içerik olarak bakarsak genel bir modern toplum eleştirisini gösterinin merkezine oturttuğunu söyleyebiliriz. özellikle internet çağına yönelik facebook ve twitter analizleri gerçekten Ev Dekorasyon Örnekleri çok başarılı ve komik. rahat olun hiçbir espriyi burada yazmak gibi bir niyetim yok. zaten kendisinin en büyük numarasıdır kurguyla oynayıp kafayı allak bullak etmek. birkaç önemli espri dışında insan pek fazla şey hatırlayamıyor.
komediye döndürdüğü eleştrilerden doğal olarak türk televizyonculuğu da nasibini alıyor. bunlara ek olarak film çekimlerindeki anıları ve türk sinema dünyasına göndermeleri de mevcut. Ev Dekorasyon Örnekleri özellikle avatar üzerine söyledikleri en şiddetli kahkaha seslerinin duyulduğu anlardı. artık para esprisi yapmayacağını belirtti ve bir iki küçük espri dışında bu kuralına uydu. klasikleşen evlilik programlarına göndermeler devam ediyor. tabi bu konuları anlatırken araya diğer hikayeler giriyor oğlu giriyor. diğer gösterilerde nispeten olan konu başlıkları son gösteride yok. büyük bir karışım var ortada. sanırım 4-5 gösteri sonunda bunu aşıp daha başarılı bir akış ortaya çıkacak. ve biz dvdsinde seyrettiğimizde yine çok başarılı bir gösteri seyredeceğiz.
30 Ocak 2012 Pazartesi
fayans çeşitleri
kendisini daha önce de yazdığım gibi canlı dinlediğim ve albümünü dinlememiş olan benim ilk kez jolly joker'de sahnede izleyerek ciddi anlamda taktir ettiğim yetenekli velettir.
fayans çeşitleri
özellikle ciddi bir sahne şovu var bu adamın; sıklıkla farklı enstrümanlar çalıyor sesini entrüman gibi kullanabiliyor. umarım eurovision'da son yüksek sadakat rezaletinden sonra geri dönüşümüz olur.
fayans çeşitleri
ibrahim saraçoğlu soğan kürü
faturalı hattımı kontörlüye çevirmek için müşteri hizmetlerini aradım, bayiiye gitmem gerektiği söylendi, bayiye bi gittim daha fatura döneminize çok var, tam para alırız ayın 20'sinde gelin dedi, öbür ay bayiye gittim elektrik kesik, öbür ay bayiye gittim sistem bozuk, 3. ay bayiye gittim dedi ki müşteri hizmetlerini arayıp işlem yaptıracaksınız, dedim ki seni oyarım, dalga mı geçiyonuz siz benlen, müşteri hizmetleri ibrahim saraçoğlu soğan kürü gönderdi beni buraya,
el cevap... bizim müşteri hizmetleri biraz yetersiz de hanfendi, siz arayın, bayiye gidin derse başka müşteri temsilcisini isteyin o halleder dedi.
aynen de öyle oldu, 3 ay sonunda faturalı hattımı kontörlüye ibrahim saraçoğlu soğan kürü çevirebildim, bundan sonraki hedefim operatör değiştirmek
fayans çeşitleri
eğer yaptığın müziğin yelpazesi kısıtlı ise eurovision adlı show programına sen de gidersin. hem de uçarak. nitekim bu arkadaşımız da aynısını yapmış.
fayans çeşitleri
işin artıları;
- avrupa'da belli bir yaşın altında belli bir kitleye kendini gösterme imkanı
- türkiye'de popularitesini baya bir arttırma (ben şahsen adını yeni duydum)
- ülkeyi tanıtıyorum deyip diğer avrupa ülkelerine geziler düzenleme
- ve tabi ki para
eksileri;
- üç tane şarkı yapacağım diye kafa patlatma
- yarı finali geçememe sonucunda kötü eleştiriye maruz kalma.
ibrahim saraçoğlu soğan kürü
bölüme gelecek olursak genel olarak iyiydi. akbaba-hayalet özür dileme sahnesi en güel sahnesiydi bu bölümün ama bu harun'u akbabanın veya behzat'ın bir güzel dövmesi lazım ki aklı başına gelsin. savaş karakteri bu diziye niye sokuldu hala bilmiyorum, işe sokulmuş şimdilik uslu duruyormuş ama bu karakter umarım sadece savcının hüzünlü geçmişini göstermek adına yazılmamıştır.
fakat ben esas başgan ve abiden hala ses seda ibrahim saraçoğlu soğan kürü olmamasına ciddi manada şaşırıyorum. ne yapıyor bu adamlar, kış uykusuna mı yattılar kar yağdı diye?
son olarak bu klişeyi hep kullanmak istemişimdir: canan ergüder, sen ne tatlı şeysin öyle... senin o çorapları çekişini yerim.
son moda kıyafetler
sezon boyunca bir ana hikayenin işlenmesi pek çok dizi için handikaplı bir iştir. heyecanın diri tutulması, ara hikayelerin ana hikayeye yedirilmesi, girift bir etkileşim ağının kurulması filan hakkaten son moda kıyafetler zor iştir. hele, ilk sezonunda böyle bir şey yapmayıp (ercüment hikayesi epey geç başlamıştı hatırladığım) seyircisini bölümlük hikayelere alıştıran bir dizi için bu iş daha da zordur.
behzat ç. özelinde konuşursak, geçen sezon severek izlediğimiz bu dizi ikinci yılına pek çok hayal kırıklığıyla birlikte girdi. filmi pek çoğumuz beğenmedik, kendimizi enayi yerine konmuş hissettik. belki herkes değil ama azımsanmayacak bir kitledir bu. sonra formatı değiştirdiklerini gördük ve bir kısmımız buna ısınamadı son moda kıyafetler (ben şahsen bunlardan değilim.) en önemlisi de, senaristler bir sezonda bir ana hikaye işini beceremiyorlar. tek sezonda tek hikayenin başarılı bir örneği için the wire'a bakabilirsiniz. hatta senaristler de baksa iyi olur, zira bu gidişle toparlayacak gibi görünmüyorlar. zaten -atıyorum- son bölüm toparlasan ne olur, 15 tane kötü bölüm çektikten sonra 2 tane çok iyi bölüm çekmek iş mi?
suna dumankaya sivilce
meczup isimli şarkısında athena havasını sezdiğim müzisyen. o tarzda bir şarkı yaparsa başarılı olabilir eurovision'da. türkiye'nin eurovision'u hala acayip salladığını da göstermiş oldu. sözlük'te sol frame'de, twitter'da worldwide trending list'te boy göstermekte.
suna dumankaya sivilce
edit: duman'la athena'yı karıştırmış gerçi.
edit 2: hayko cepkin de yok diyemeyiz gerçi.
suna dumankaya sivilce
son moda kıyafetler
öyle cinayetler yaz ki usta, adamlar 4-5 bölüm çözmek için debelensin. onlar çözemedikçe biz de strese girelim. insanlar internette "katil kim" sorusuna cevap arasınlar, farklı görüşler ortaya atılsın yorumlar yapılsın heyecan gelsin vs.. bunu yapamıyor senaristler, akşam üzeri cinayet işleniyor o geceyi takip eden günün öğle saatlerinde şıp diye cinayet çözülüyor. sanki bu adamlar üstün zeka amk.. behzat dışındakilerin tümü salak zaten doğru tahmin bile yapamıyorlar bu kadar einstein mı ki bu adamlar.
acilen kendilerine çeki düzen vermeleri gerekiyor. son moda kıyafetler senaryo kısmında acayip mantık hataları var. bir de david lynch çakması rüya sahneleri fazlasıyla havada kalmaya başladı. bilinçaltı konusunda da eksikler.
suna dumankaya sivilce
ben bunu ilk olarak roxy de dinledim. açılış şarkısiyla kapadigi gecede bir kaç birayla eglenmedim değil. ama iste o kadar. mekan ve arkadaşların da kafa dengi insanlardan oluşması eglenmemizin bir numarali nedeniydi.bir daha kendisini özel olarak dinlemeye gider miyim diye soracak olursanız, ıııh ıııh gitmem.ses yok bicacik yok. demek ki eğlenmek kafasindaymısız. cocuğun arada sırada eğleniyor musunuz diye sorup nabız yoklamasi ve almak istediği tepkiyi görünce daha da coşmasi güzeldi tabii.
ilave not: grup adı değil de sadece can bonomo diye çıkış yapmasından da hoşlanmadığımı belirtmek zorundayım. grup olarak yola ciksalardi daha başarılı olabilirlerdi bence. genc hayranları cok sonuçta;)
suna dumankaya sivilce
suna dumankaya cilt lekeleri
cuma akşamı bursa resimli bar'daki konserindeydim. gitmek için 2 sebebim vardı aslında, birincisi arkadaşlarımdan birinin bu adamın manyağı olması *, bir de o günün kabir azabı gibi geçen 3 haftalık sınav periyodunun son günü olması. yani çok beklenti yoktu giderken. zaten önde kopan grup olmaktan ziyade, arkada sakin oturmayı yeğledik.
suna dumankaya cilt lekeleri
şimdi izlenimler:
1- aşırı enerjik. ve işini seviyor. bu ikisi çok büyük artı kendisi için. ileride yürür gider bu şekilde devam ederse.
2- aslında konser verecek kadar şarkısı yok ama konseri doldurmak için bazen kafa ağrıtma seviyesine geliyor. bu büyük eksi. bir albüm daha çıkardığı takdirde sıyrılır bu durumdan.
3- 21.30'da başlaması gerekirken 23.00'da çıkması can sıktı açıkçası. gerçi haklı erken çıkıp ne yapacak fazla malzeme yok elinde henüz.
4- o arkada darbuka ile yaylıları çalan abi dehşetti yalnız. performansın %40'ı onun, diğer orkestra elemanları idare eder seviyede.
5- sahnede votka bardağında su içiyordu yanılmıyorsam. mikrofonun dibine dizilmiş su şişelerinden hareketle böyle olduğunu düşünüyorum. yok eğer su değil de sek rakı veya votka içiyorsa, iyi içici demektir. *
suna dumankaya cilt lekeleri
velhasıl, iyi adamdır, hoştur ama daha erken kendisi için. albüm yapmaya odaklansın bence.
adidas eşofman takımları
kesmedi aynı gün içinde ikincisini yazayım. şimdi türbanlı hanım kızımız ile harun buluştuğunda bir teyze "buraya bile geldiler" demişti ve son derece güzel bir replik olmuştu. anlamlıydı... peki hakikaten şu travesti eyleminde "laiklik elden gidiyor" diyen hayalet'in deyimiyle "menapoz teyze" de neyin nesiydi... o kadar absürd kaçmıştı ki, birincisi belki emrah serbes bilmiyor olabilir ancak "menapoz kemalist teyze" de erkek adidas eşofman takımları egemen toplumun rahle-i tedrisatından geçmiştir. travestilik, eşcinsellik konusunda bu kişilerin taşlanarak öldürülmesini dileyen nice "dindarımız"dan çok da farklı düşünmez.
ikincisine göre kesinlikle haram bir sapkınlık ilkine göre en iyi ihtimalle bir hastalık veya anomalidir. hani böyle bir teyze bu lafı eder ama edeceği yer bir travestilere yönelik adidas eşofman takımları şiddeti kınama eylemi değildir. bu kişilere laf etse bile "laiklik" ile ilişkilendirmez. kel alaka... yani bir yandan gayet yerinde tespitler olunca da böyle bir saçmalığı kabul etmek zor.
suna dumankaya cilt lekeleri
cengiz semercioğlu'nun dediği gibi edirne'den sonra ha can bonomo gitmiş ha ebesinin gözü gitmiş aynı şey. zaten dünya çapında tanınan, dinlenen sanatçımız yok ki. bir ispanyol veya alman için can bonomo'yla atiye'nin farkı var mı? ikisini de tanımıyor adam sanki lady gaga can bonomo arasında tercih yapıyoruz.
ben de eurovison için seçilmesine şaşırdım ama bundan sonra destek verme zamanı. inşallah kazanır ama adele denen hatun giderse en fazla ikinci.
suna dumankaya cilt lekeleri
adidas eşofman takımları
baba naber ya, senin kızı da öldürdük biliyorsun. bildiğin ittim terastan bana hiçbir yamuğu olmamasına rağmen. ama amaç seni öldürmekti. ben yine de gittim ilk, kızını öldürdüm sonra geldim evine yerleştim. mantık hatası işte. bir de kronolojik olarak bir hata yapmışım tabi. ama hastayım ya ben ondan. yoksa kedi gibi bir insanımdır yani.
git ne bok yersen ye. katil halinle daha hangi yüzle adamın adidas eşofman takımları evine geliyorsun ki. belli ki tehlikeli bir insansın. yok gidip koynunda yatmak istemiş de, baba demek istemiş de. senin içinde sevgi olsa, anneni kaybettikten sonra yaşadığın acıyı başkasına yaşatmak istemezsin. ama yok hasta. pardon. o zaman her yaptığına eyvallah tabi. gel gel yatağımda yat aq. kızın mezarını açalım git oraya yerleş.
suna dumankaya saç bakımı
ilk ismini duyduğumda bende antipatik bir etki bırakmış olsa da, ciddi oturup şarkılarını dinledikten sonra isminin; görüntüsüyle, müziğiyle, imajıyla, klipleriyle müthiş bir uyum içinde olduğunu farkettiğim şarkıcı. batılılaştırılmış ortadoğu tınılarının bukadar eğlenceli şarkılar haline dönüşmesi gerçekten büyük
suna dumankaya saç bakımı
iş. her şarkısında garip bir sevinç, umut, neşe aşılıyor insana. onla, bunla kıyaslayanlar var. hasta ruhludur bizim insanımız. illa bokunu cıkarır yorum yaparken. hayatta hiçbir başarısı olmadan, pc başından emek harcayan insanlara bok atmayı sever. neyse uzatmayalım, bence yaptığı iş kimseye benzemiyor bu adamın. çok başarılı, teşekkür ve tebrik edilesi kişilik.
suna dumankaya saç bakımı
suna dumankaya saç bakımı
sanatın yanı sıra türk yahudi cemaati üyesi birçok sporcu da ay yıldızlı forma ile yarışmalara katıldı ve başarı sağladı. birçok işadamı kendi branşlarında ülkemizi başarıyla temsil ediyorlar. yahudi akademisyenlerin de başarılarını atlamamak gerek; hatta bu sene karen gerson şarhon’un, kültüre yaptığı katkılardan ötürü fransa devleti tarafından chevalier madalyası ile onurlandırıldığını vurgulamak isterim. iş adamı jak kamhi, devlet üstün hizmet madalyası’na layık görülmüştü.
suna dumankaya saç bakımı
karşı çıkanlara sormaktan kendimi alamıyorum. hani müzik evrenseldi? hani sanatın dini yoktu? hani yahudiler türkiye’nin eşit şartlarda vatandaşı idi? kamuoyunda sık sık tekrarlanan şu 1492 yılını -ki çok daha önceleri yahudiler yine bu topraklarda yaşamaktaydılar- hatırlatıyor ve soruyorum daha ne kadar yaşamış olmak gerekiyor, ne kadar hizmet etmiş olmak gerekiyor türk sayılmak için?
hazır mutfak modelleri
adam hindu olsa ne yahudi olsa ne. olum manyak mısınız lan adam çıkıp şarkı söyleyecek, yahudiliği yayıp tevrat'tan bap okumayacak. değişik ve hiç tanımadığım birinin çıkıp sahnede performans sergilemesini her gün orasını burasını görüp de sürekli tarz değiştirmesinden gına getirdiğimiz hande
hazır mutfak modelleri
yener'i izlemeye yeğlerim. burada hande'den bıkmayan moruklar eksiye yeltensin. hindistan pakistan aman da ne güzel insan tarzı popo sallayan atiye'yi de sadece poposu için izlerim itiraf edeyim yoksa tarzı da şarkıları da nanay. ha poposu güzel o başka. burada atiyesever ergenler eksiye abansınlar. e her gün orada burada gördüğünüz adamları kadınları izleyeceğinize trt size güzellik yapıp bonomo'yu getirmiş; yarın pazarcı ahmet amca'yı da getirebilir o da trt'nin seçimi. şebo ya da hayko'yu gönderseler de sahne dolsa o zaman başka olurdu tabii ama hayatta her zaman her istediğin de olmuyor.
hazır mutfak modelleri
hazır mutfak modelleri
2011 başında, babillilon'daki albüm tanıtım konserini izlemiştim genjin. ses, haytalık, muziplik, dans, sahne hakimiyeti filan ortalamanın bayağı üzerindeydi. mişli gelecek vaat ediyordu. ışığı o gün gördüm. kaçmaz. ulusal eğlencelik ve çemkirme bayramında başarılı olmasını dilerim. yalnız can, bakü'ye efsane davulcun alpar lü'yü de götürmelisin. şansının kat be kat arttığını şaşırarak fark edeceksin. her şey unutulur, ödüller bakü kalır. ödülü sidiret de şöyle güzel ve orijinal bir olay güzel olur. kolaylar geleler.
hazır mutfak modelleri
karaca yemek takımları
tamam, her şeyi anlıyorum da şu "8 yaşında müziğe başladı" olayını bir türlü anlamıyorum. nasıl başlanıyor ki acaba? bu bir tek can bonomo için de geçerli değil. ben de 6-7 yaşlarındayken blok flüt çalıyordum, mızıkam da vardı. sayılır mı ki?
karaca yemek takımları
evet, sonuçta 8 yaşında müziğe başlamış bir arkadaşımız. benden 1-2 yıl geç başlamış ama olsun. tabi olur o kadar.
karaca yemek takımları
karaca yemek takımları
yani kendisinin eurovision gibi, tamamen siyasetin ön planda olduğu bir müzik turnuvasında, türkiye'yi temsil edecek olması mesele oluyor işte.
karaca yemek takımları
yahu abi, ziynet sali var bu memlekette. ki kendisi bana göre çok güzel bir kadındır, hem de şarkılarını beğenirim. e can bonomo siyasi bir müzik turnuvasına katılmasaydı, müziklerini dinlemiş ve sevmiş olsaydım, tabi ki hayranları arasına girerdim. lan nickim atwa zaten. ermeni bir müzik grubunun şarkısı. ırkçı, faşist falan değilim ben. ama gerçekleri de görmemezlikten gelemem.
banyo takımları
trt nin son zamanlarda yaptığı tek doğrudur, yarışmada başarılı olup olmaması bu seçimin doğruluğunu da kesinlikle değiştirmeyecektir zira zaten komşu ülkeler , politik olaylar vs.
banyo takımları
sebebi ile hemen hemen şarkılara bakılmaksızın belli olan sıralamada 3. lük 5.lik hikayedir. uzun zaman sonra ilk kez orjinal, tarzı olan biri tarafından temsil edilecek olmak en büyük keyiftir.
banyo takımları
banyo takımları
yıllardır süre gelen gündem değiştirme sanatının bir örneği olarak bakılabilir trt'nin eurovision için yaptığı can bonomo seçimine. şu an türk siyasetinin karanlık çağı`nı yaşıyoruz. hatta tüm dünya için söyleyebiliriz bunu. o kadar çok önemli gündem maddesi var ki - hepsi de kötü gidişat göstergesi -; bu olay saçma bi' geyikten fazlası olmamalı. ama gelin görün ki milletin konuştuğu bu tercih. bu gereksiz tartışmaları bırakıp gerçek hayata dönmek herkesin yapması gerekendir. bu gereksiz konu bile bu kadar hararetle konuşulabiliyorken; bu sıralar yitirilen onca insan ve değer nasıl arka planda kalıyor anlayamıyorum. hatta tahammül bile edemiyorum. bi durun da kendinize gelin arkadaş! bu ne saçmalıktır? düşünmek ve tartışmak gereken onca konu varken, can bonomo seçimine bu kadar önem verilip gündemi meşgul etmek çok yersiz ve gereksiz değil de nedir?
banyo takımları
Yemek Masası Modelleri
açık söyleyeyim adını daha önce duymuştum ama önyargılarla 2tane şarkı söyleyip ortalıkta rockçı diye geçinen saçma sapan gençlerden sandım...eurovision vesilesiyle tekrar duydum adını bi dinleyeyim bakalım dedim farklı bir müzik tarzı var çok da güzel çok beğendim,önyargılara bi kere daha lanet ettim...ha eurovision da başarılı olur mu bilemem inşallah ama ben yeni bir yetenek daha keşfettim o bana yeter...
Yemek Masası Modelleri
Yemek Masası Modelleri
Yemek Masası Modelleri
Ayakları ve sandalyeleri beyaz masa tablası meşe renkli olan bu mutfak masası oldukça şık ve modern bir görünümde…
Ayrıca çok da sevimli olan bu mutfak masası çekirdek aile için oldukça ideal…
4 kişilik ya da istenildiğinde 6 kişilik olabilen bu mutfak masasını mağazalarda veya spot alışveriş merkezlerinde bulabilirsiniz…
Yemek Masası Modelleri
Ekonomik ve şık olan bu mutfak masalarını dilerseniz balkonda da kullanabilirsiniz.
Kahkül Modelleri
Kahkül modeli bir çok bayanın göz bebeği olan bir saç modelidir. Hep ilgi görmüştür. Bayanlara daha iyi bir görünüm vermiştir. Kahkül modelleri bir çok özelliği ile de bir çok kadının saçını kahkül yaptırmasına sebeb olarak gösterilmektedir.
Kahkül Modelleri
Hiçbirzaman modasını kaybetmeyen kahküler, perçemli saçlar bu yılda moda. Hemen hemen herkesin tercih ettiği saç modeli kahkül at kuyruğuyla bütünleştiğinde oldukça cici ve masum bir görüntü, saçlar salınık ve uzun bırakıldığında oldukça gizemli bir görüntü verir Ama ne yazıkki çoğumu kahkülle perçemin aynı anlama geldiğini düşünürler. Gelin isterseniz ikisinin de ne olduğunu tekrar öğrenelimm.
28 Ocak 2012 Cumartesi
demagoji yapma konusunda tavan yapmış partidir. neden? hemen bir örnek verelim. şimdi sayın hüseyin çelik show tv de yayınlanan siyaset meydanında, "zaten 18 yaşını geçmiş çocuklar istedikleri sayıda pompalı tüfek alabiliyor, biz bunu sınırlandırıyoruz" demişti. sayın bakanın burada belirtmediği dağınık topuz modelleri ise şu. silah ile tüfek arasındaki fark. yani sizin tüfeğiniz varsa bunu göstermeden taşımanız imkansız. yani ben bu kişilerin yanında ruhsatlı tüfek taşıdıklarını biliyorum. fakat çıkartılmak istenen yasaya göre beline silah takmış herhangi bir 18 yaşındaki genç ile yataş yatak fiyatları rast gelebilirim sokakta. 18 yaşında olması gerekmiyor elbette. trafikte tartıştığımız bir adam çekip vurabilir beni. mevcut yasada öyle kolay kolay bu silahların ruhsatlarını vermiyor. yani çalıştırdığınız sigortalı işçi sayısı yeterliyse, kuyumcu iseniz, müteahhit iseniz, yıllık cironuz belirtilen rakamın üstündeyse, can güvenliği riskiniz olduğunu belirtebiliyorsanız, avukatsanız alabiliyorsunuz. öyle elini sallayan alamıyor yani.
bunun dışında, referandum süreci ve sonrası da buna en güzel örnektir. biz referandumda neyi oyladık? hangileri gerçekleşti, hangilerini akp milletvekilleri kelebek mutfak reddetti. bunlara iyice bakmanız gerekiyor (darbecilerin yargılanması mesela)
peki madem akp bu silah taşıma yasası, alkol ürünlerinin satışına esas kanunlar gibi, bellona yatak odası takımları referandumdan sonra bir anda gerçekleşen kanunları neden bize oylatmadı? ne yani, başbakanımız bir gecede mi düşünüp "aaa dur ben bunları falan da yapayım?" kahkül modelleri mı dedi yani? yoksa referandumda istedikleri yasaları oylatıp, dokunulmaz bir hükümet olduktan sonra mı bu yasaları geçirmek istedi?
ben bu ülkede muhafazakarların da, ateistlerin de, eşcinsellerin de, kürtlerin de,solcusunun da yani kısacası bu ülkede devlet terörüne maruz kalmış her kesimin yapılabilecek alfemo oturma grupları en asgari düzeyde mutlu edilmesini istiyorum. ben bu ülkede insanların geleceğine umutla bakabilmesini istiyorum.
bu parti bugün her kesimin haklarında kısıtlamalara doğrudan negatif etkide bulunuyor. bu parti bugün bu ülkede halkı birbirine kırdırmış durumda. bu parti bugün bu ülkenin köküne nefret tohumlarını serpmiş durumda. nefret o kadar şiddetli ki bu nefretten nasiplenmeyen sağduyulu kesim o kadar azınlıkta ki sesleri çok cılız çıkıyor.
kemalistler, kürtler, muhafazakarlar, işci, polis, asker evet arkadaşım istisnasız her oturma grubu modelleri
kesim birbirinden nefret ediyor. evet bunu okuyan kendini bu toplumda nasıl konumlandırıyorsan biz birbirimize düşman edildik. benim babamchp, koskoca doktor adam bugün türbanlı birine "bak boğmabaşın hareketlerine bak" diyerek onu kendince linç etmeye başlıyor. belki gömlek modelleri sen mini etek giydiği için benim ablama " bak orospuya bak" diyerek onu kendi yataş oturma grupları erkek egemen kültüründe boğmaya çalışıyorsun.
sınavda olduğu gibi 4 yanlış burda da 1 doğruyu götürüyor. bu kadar yanlışın içinde o doğruların sesleri bastırılıyor. çünkü o doğrular bağırmaya başlarsa o ses gürleyecek. o doğrular sel olup önüne gelen her pisliği temizleyecek.
bu ülke bir gün bu kabustan uyanacak. uyandığında yıllardır doğtaş oturma grupları komada yatmış hasta gibi "noldu bize" diyerek uyanıcaz. umudum odur ki o gün geç kalmış olmayız.
ücretli öğretmenler
ülkedeki ultra zengin kıvamdaki insanların sayısı, 7 senede 7 katına artmış diyoruz.. e normaldir, ülkenin ekonomisi iyiye gidiyor diyorsunuz.. yahu iyi de bu adamlar yandaşlıkları sayesinde aldığı ihaleler, vergi konusunda kendilerine sağlanan kolaylıklar, sağlanılan kredi kolaylıkları, dağınık topuz modelleri borsa kağıtlarından elde ettikleri getiriler gibi şeylerle olmuş zengin..
yani zenginlik akp'nin uyguladığı başarılı ekonomi politikasından değil, islami burjuvanın oluşturulması istendiğinden oluşmuştur..
vergilendirmedeki adaletsizlik ? diyoruz, e alın işte yataş yatak fiyatları aydın doğan'a gereken yapıldı diyorsunuz.. yahu o zaman albayrakları da bi inceleyin, altanları da?
aydın doğan'a yapılan siyasi bir kaygının ötesine gidebilmiş mi? ya da hala orta direği oluşturan insanlara vergide bi kolaylık? tıkır tıkır vergisini ödeyen, kelebek mutfak elektrik kaçırmayan her insan,, vergisini kaçıran elektriğini ödemeyen vatandaş yüzünden daha çok kayıp veriyor.. zararın eşiğine geliyor.. ve en sonunda iflas yataş oturma grupları ediyor..
sıcak para ile, doğtaş oturma grupları bütün kurumları satarak, ülkeye giren parayı ve likidite bolluğunu göstererek ekonomi düzelseydi aha da bu ekonomik kriz yaşanmazdı..
borçlara bakıyoruz artmış, işsizliğe bakıyoruz artmış, neymiş enflasyon tek haneli, hangi ürüne göre enflasyonun hesabı o? enflasyonun tek bir ölçümü varsa, o da bireyin evini geçindirip geçindirmediği, ne derece kıçının açık kaldığı.. sen vahim tabloyu görme işsizliği görme, enflasyon düştü de.. hahayttt..
atmışsınız toplumun önüne bir borsa kozu, kimse cuma akşamı olmadan ne bir açıklama yapabiliyor şu kriz ortamında ne bir şey.. niye? çünkü borsa düşermiş, çok para gidermiş, yaşar büyükanıt'ın muhtırası şu kadar zarar vermiş de falan da filan da.. e kardeşim ha bu borsanın % 60 ile % 70 i zaten yabancının elinde değil mi? geliyorlar adamlar, altlarını bir güzel sıvıyorlar bu ülkede.. kurmuşsunuz oyununuzu, sizi biri azarladığı anda borsa düşüyor, sonra dönüp " bu millete bu yaptığınız sonucu zararınız şu kadar " diye ahkam kesiyorsunuz...
grevciye saygı yok, eylemciye tartaklamanın alfemo oturma grupları dayağın bini bir para.. kurumlar birbirine girmiş.. telefon dinlemeleri gırla.. etraf neden tutuklandığıyla ilgili hiç bir şey bilinmeyen bir sürü insanla dolu.. amerika'nın kuzey ırakla ilgili istediklerinden dolayı, açılım olayına girişip çuvallanıldıktan sonra öcünü tamamen halktan grevciden çıkartma anlayışı hakim.. polis ölçüsüz davranıyor, iktidar ölçüsüz davranıyor.. hiç bi şey kendi içinde tutarlı değil.. darbe darbe darbe diye gündemi sarsanlar, hali hazırda yapmış olanları muhtıra vermiş olanları yargılasın diyoruz çıt çıkmıyor..
medya mankurtlaştırılıyor, solcu liboşlar da sonunu dahi kestiremediği şeylere ister istemez kendilerine alet ediyor.. ama unuttukları şey hitler dahi, solcuları bir basamak olarak kullanmıştır.. aynı nazi dönemi öncesi de, solcuların hitlerin önünü "hiç yoktan iyidir bir şeyler değişebilir" diyerek açtığını hatırlamakta fayda var..
rejimle az da olsa hesaplaşma içerisine girmek isteyen herkes, bu süreçte kullanılmaya müsait.. bölücüsü, liboşu, şeriatçısı, anti militaristi, hümanisti.. hepsi bi yere kadar aracı.. gerçek olan tek bir şey var, o da ne demokrasiye ulaşabildiğimiz ne haklarımızı alabildiğimiz, ne özgürleşebildiğimiz.. oturma grubu modelleri yandaşsan ve bunu iyi becerebiliyorsan sorun yok.. ama değilsen işte o zaman yandın..
şayet dünyanın başka ülkelerinde kahkül modelleri varsa adalet ve kalkınma adını karşılayan bir parti ben asıl onlara sormak istiyorum;
kuzum sizin oralarda milyon tane iyileşme var mı? varsa bu iyileşmeleri geri almadan hala halka sunuyor musunuz? yoksa siz de sadece size ve yandaşlarınıza yaradığı sürece iyileştirme yapanlardan mısınız?
2010 erken genel seçimi ya da 2011 genel seçimlerinden yeniden birinci parti olarak çıkacak ve tek başına iktidara gelecek halkın teveccühü, tercihi, zikri ve fikri partisidir.
belediye seçimlerinde bellona yatak odası takımları oy düşüşü yaşaması tamamiyle belediyecilik tanımından gelmektdir, bir çok il ve ilçesindeki belediye başkanların yanlış işleri ya da yanlış söylemleri, üstüne bir de elektrikelr kesildiği için birinci olamadığını söyleyen bir sözüm ona muhalefet partisinin süpersonik ve bir o kadar anlamsız seçim propagandası, üstüne tatlı olarak yandaş basının taraflı haberleri ve toplumu taraflı bilinçlendirme çabaları eklenince haliyle bir düşüş yaşamıştır.
ancak genel seçimler apayrı bir konudur çünkü insanlar kendilerini yönetmesini istediği partinin liderlerine ve söylemlerine, dünya siyasetinde uyguladığı icraatlara ve gömlek modelleri söylemlere, iç siyasette başardıklarına ve ekonominin istikrarına bakar ve o yönde oy kullanır.
bu partinin ekonomik başarıları, dış siyasetteki başarıları bellidir, özellikle ülke içi politikaları halk tarafından takdirle karşılanmaktadır.
27 Ocak 2012 Cuma
zeynep de pisliğin teki çıktı
kulüp yöneticileri tarafından insan mühendisliğinde doktora tezi yapılacak kadar başarılı bir örgütlenmeyle sporda yapılabilecek en ağır ve rezil davranışları dahi sahiplenip çare aramaya itilmiş kulüptür..
hepimizin ailesinde, çevresinde mutlaka çok sayıda fenerbahçeli taraftar vardır. en azından yüzde doksanının adaletli ve namuslu insanlar olduğuna inanmama rağmen gerçek hayatta başka bir olayda asla yapmayacakları şeyleri bu davada yapmaları çok ilginç.. daha dava devam ederken şike cezasını indirmeye Genç Odası Dekorasyonu çalışmak suçsuzluğundan emin bir insanı desteklemeye çalışırken aslında suçunu kabul edip çare aramak değil midir??
bu taraftar aziz başkan ve saz ekibini sorgusuz sualsiz destekleyeceklerine takımlarının arkasında dursaydı çok daha etik ve ahlaki bir davranış sergilerdi.. ama göründüğü gibi müthiş derecede gözleri boyanmış bir halde farklı şeylerin mücadelesini yapıyorlar.. asırlık bir takımın kutsal renklerini düşünüp o kutsal renklere belki de tarihinin en ağır darbesini vuran insanların peşindeler.. uyanın..
tamam, bu takimi kume dusursunler. aziz yildirim Mama Sandalyeleri da hukum giysin, diger yoneticiler de. ben bir fenerbahce taraftariyim ve kendi nezdimde tamam diyorum, federasyon ve agir ceza ne karar verirse sorgulamayacagim. ama tek bir sorum var. siz, fenerbahce'nin karsisindaki kamuoyu: turk adaletinin ve turkiye futbol federasyonunun adil bir yargilama yapacagini taahhut edebiliyor musunuz? ben fenerbahceli olarak yapabilecegim maksimumu yaptim, yelkenleri suya indirdim diyelim. aziz yildirim'a, fenerbahce taraftarina ettiginiz butun laflara eyvallah. biz dunyanin en boktan insanlariyiz. siz madem ki bizden daha erdemlisiniz, turkiye'nin onunu acanlarsiniz, avrupa fatihlerisiniz, karadeniz Balkon Dekorasyonu firtinalarisiniz, herseye karsisiniz, erdemli bir guruh olarak adil bir yargilama beklediginizi varsayiyorum.
bekliyor musunuz? kimsenin itiraf etmesine gerek yok. kendinize sorun. "fenerbahce gunahlarin takimi eyvallah, ama bu adamlar adil bir sekilde yargilanacak mi?" sorusuna evet cevabi verebiliyor musunuz kendi icinizde? cevap vermeyi gectim, kendinize bu soruyu soruyor musunuz bile? evet diyorsaniz 3 temmuz'dan beri basina servis edilen iddianameyi, yetkililerin Dekoratif Raf biri birini tutmayan aciklamalarini, Duvar Saati iddianame'deki muglak noktalari da aciklayabiliyor musunuz? fenerbahceli yoneticiler suclu da olsa mahkeme hukmunu vermeden tutuklu kalmalarini aciklayabiliyor musunuz? durustlukle! esi ve 2 cocugu olan sekip mosturoglu hakkinda iki gunde bir cikan "intihar tesebbusu" haberlerini hazmedebiliyor musunuz? fenerbahce karsisinda maci sattigi iddia edilen kaleci korcan'in kiz kardesine verilen mini marka arabayi aciklayabiliyor musunuz? hani gercek sahibinin 3 gun sonra gelip aldigi mini'yi.
neticede bizden ustun insanlar olarak kendinize durustce butun bu olanlarin aciklamasini yapabiliyorsaniz, ve fenerbahce dibine kadar suclu da olsa adaletli bir yargilama hakkettigini itiraf edebiliyorsaniz, baska sozum yok. ben zaten herseyi kabul ettim.
herşeyin başı güzel
bir spor kulübü. dahil olduğum taraftarlarınca sevilmesi için bir sürü sebebi var. bu sebep; bazen küçük yaşta alınmış bir forma, bazen renklerin güzel gelmesiyle başlayan bir sempati, bazen fenerbahçeli olmayan herkesin en kolayına kaçarak birleşip karşısına almaya çalışmasındaki zayıf karakterli bir mücadeleye sırf bir ibnelik olsun diye, bazen lefter'i, bazen mehmetçik basri'yi, bazen rıdvan'ı, bazen aykut'u, bazen uche'yi, bazen İstikbal Mutfak Modelleri kenneth andersson'u, bazen alex'i izleme şerefine nail olmanın getirdiği bir takipçilik şekli olabilir. daha bir sürüsü de olabilir. bu "seviyor olmak", "sevmeye başlamak" durumu hemen hemen hepsiyle aynı. tek ekstrası mevcut ittifakların tam ortasına çomak sokmak. ki bu ekstra da "sevmeye başlamak" için çok ciddi bir etken değil çünkü bunların tam olarak farkına varılmayacak bir yaşta başlanan bir süreç, bir camiayı sevme süreci.
öncelikle fenerbahçe'yi seviyor olmayı anormalleştirmeye çalışan bazı sığ/gerizekalılar için kendime böyle bir girizgah seçtim. önce bi o yolu kapayın.
sonra şike sürecine geleceğim. aktif bir fenerbahçe taraftarıyım. yani tribünde aktif olarak varolmaydı, yer yer fanatizmdi, bunlar bende olan şeyler. şike sürecinin başından Banyo Dekorasyon itibaren de çok fazla şuursuzca destekleme yolunu seçmedim. iddianameyi, iddianamenin amaç ve içeriğindeki onca ibneliğin de bir yandan farkında olarak, daha çok o iddianame içindeki konuşmaları bekledim. kafası karışık ve türk sporuna hakim olmayan bir savcının kendince tespitlerinden çok, bunu bekledim.
ve şu anda şike yapmış bu adamlar diyorum. bu adamlar diyorum çünkü bu adamlara fenerbahçe'yi gerçekten seven hiç kimse gidip, "bizim için alsanıza hacı şu maçları" Salon Oturma Grupları demedi, demezdi, istemezdi. yani sokakta gördüğünüz her fenerbahçeli'ye şikeyi o yapmış gibi davranmanız da tam bir gerizekalılık örneği. sizin kafanız yeterince çalışmıyor, fenerbahçe nefretiniz devreye girince, o konuyu bi çözelim oturmuşken hazır.
"bu adam", kendi götünü daha sağlam zeminlere oturtmak adına böyle sik sok işlere girişti. "bu adam" benim 3 temmuz'dan önce taptığım bir adam da değildi, o zamanki nefretimle bu zamanki nefretim arasında pek bir fark yok. "bu adam" benim çocukça ve kendimce onur duyduğum sportif bir Portmanto mücadelenin amına koyarak, tek suçum fenerbahçe'yi fazlaca sevmek ve desteklemek olduğu için beni yukarıda birçok kez bahsettiğim "gerizekalılıklar" karşısında yeri geldi boynu bükük bıraktı. çünkü bir yandan savunulacak pek bir şey olmayan bir şeyler döndüğünün farkındayım. bu boynu bükük bırakılma durumu da bir fenerbahçeli'ye yapılabilecek en büyük zulüm ve kötülüktü. sikeyim şampiyonluk mücadelesinde sağlanan Teras Dekorasyonu haksız kazançtan doğan mağduriyeti. o mağduriyete de inancım yok keza. hali hazırda taş gibi bir takımın, gücü herkese yetebilecek bir takımın inancına güvenmeyip uzun yıllar kendi camiasını mağdur etme eylemiyle, burada asıl mağdur olarak kendimi görüyorum. cezalandırılsın "bu adam", süründürülsün istiyorum.
şike soruşturması lan
*şampiyonlar ligi kuraları çekilmeden hemen bir gün önce 24 ağustos tarihinin mesai saati bitiminde türkiye futbol federasyonu kendisini şampiyonlar liginden men etme kararı alır. 25 ağustos günü yerine trabzonspor gönderilir.
*yurtdışına çıkma yasağı bulunan trabzonspor başkanı sadri şener'in yasağı 10 dakikada kaldırılır.
*neredeyse kırmızı halılarla karşılanan ve Bahçe Dekorasyonu lütfi arıboğan ile ilhan helvacı'ya göre avrupa futbolunun en güvenilir uefa baş müfettişi pierre cornu , kasım ayında uefa adına cas'a gönderdiği savunmada tff bana fenerbahçe'nin %1 bile masum olmadığını söyledi der. hemen gecesinde tüm spor programlarına katılan lütfi ve ilhan beylerin söylediklerine göre pierre cornu'ya yalancı damgası vurulur.
*savcı iddianameyi hazırlayıp bitirir, hemen iki saat sonra Ofis Dekorasyonu cumhurbaşkanı yeni yasayı veto eder.
*siyasi partilerin gurup başkan vekilleri imzamızın arkasındayız yasa değiştirilmeden cumhurbaşkanına tekrar gönderilecek der, adalet komisyonu yasayı olduğu Bahçe Masası gibi meclise gönderir. meclis bugün akşam yeni yasayı kabul edip cumhurbaşkanına gönderecekken 3 saat öncesinde 16. ağır ceza mahkemesi 6 günlük rekor bir sürede iddianamenin tamamını okuyup kabul eder.
*daha 15 gün önce ahmet şık, nedim şener ve soner yalçın'ın da aralarında bulunduğu 12'si tutuklu 14 sanık hakkında açılan davanın görüleceği istanbul 16. ağır ceza mahkemesine başvurarak güvenirliliğini kaybeden mahkeme heyeti başkanı resul çakır'ın davadan çekilmesini talep eder. ne hikmetse fenerbahçe'nin davası aynı mahkemeye verilir. mahkeme heyeti başkanı kim mi? tabiki resul çakır.
savcıya göre manisa- trabzonspor maçının sonucunu Klozet Kapakları etkilemek için şike yaptığı söylenen kulüp. bu maç sonunda trabzonspor manisa'yı 2-1 yenmiş. savcının iddianamesine göre maçtan 11 gün [caps on] önce [caps off] fenerbahçe manisaspor'a 500.000 usd göndermiş. sonra parayı geri almış.
fenerbahçe trabzonspor yensin diye mi bu parayı göndermiş? aziz yıldırım bu komediyi tüm türkiye izlesin Köşe Takımları demişti ama bu kadar komik olacağını düşünmemiştim.
yapma asuman
hic sevmedigim takim ama simdigi gordugum bir entry yuzunden savunmak zorunda kaliyorum.
gecen hafta gs'ye "cemaatci" demisler, gs de "esas fb cemaatci bak iste kanitlar" diye alex'in, aziz yildirim'in bu ulkenin basbakaniyla resimleri yayinlanmis ki kendisi de fenerli, ve o entry haftanin en begenilen entrylerine girmis....
vay be durdum dusundum, hadi Dekoratif Ayna "basbakan cemaatci" diyecek kadar turkiye yakin tarihini "bir gram (1 gr)" bilmiyorsun, hadi basbakanin gencliginde 80'lerde nerdeyse birbirine tamamen zit iki kutupta olduguna dair fantastik bir dusuncen var ya da hadi "akp baya degisti o zamanlardan beri" diyelim,
yahu, bu ulkenin %50 si akp'ye oy veriyor. bu ulkenin %50 si mi cemaatci? mesela sanatcilarimiz falan var, sezen aksu her firsatta akp'yi takdir eder, sezen aksu da mi cemaatci?
yani ben sezen aksu'nun ablalara gittigini hayal Ev Dekorasyonları etmekte zorlaniyorum, maklube oluyor iste sezen aksu bagdac kurup oturuyor ortadan yiyor, bilmiyorum bana garip geldi haci abi, yani o sahneyi kafamda canlandiramiyorum.
zamanında dedik: bu kulübün iktidarla bu kadar yakınlaşması doğru değil dedik, bu adamlar gün gelir kendi çıkarları için koskoca takımın başını yerler dedik, dinletemedik Mutfak Dekorasyonu aziz yıldırım'ın her dediğini ayet belleyenlere. gitti rte'nin en yakın arkadaşlarından cihan kamer'i, kadir topbaş'ın oğlu hüseyin topbaş'ı yönetime aldı. yetmedi çapı belli nihat özdemir'i ikinci adam yaptı. yetmedi takımı rte'nin arkasından suriye'ye, mehmet şimşek'in arkasından batman'a götürdü, sırf bu saydığım isimler prim yapabilsin diye. biz halkın takımı fenerbahçe sık sık anadolu'da çocuklarla buluşsun, forma ve bilet satışında çocuklara ücretsiz kontenjanı ayrılsın dedikçe endüstriyel futbol ayağına tınlamadılar, sonra iktidarın adamlarının gönlü olsun diye kat kat fazlalarını yaptılar. en sonunda bu işin fenerbahçe'ye zarar Genç Odası Dekorasyonu vereceğini hesap etmek zor değildi. fakat şu da var, her ne kadar aziz yıldırım'a zamanında muhalif olsam da somut bir kanıt görene dek kendisi benim başkanımdır hala. o kadar iğrenç yargılanma süreçlerine tanık oldum ki türkiye hukuk sisteminde, kendim ikna olmadan hiçbir şekilde yıldırım suçlu veya suçsuzdur diyemem. bu fikrim boku çıkarılan bütün davalarda böyle, sadece şike soruşturmasında değil. umarım suçu yoktur yöneticilerinin hiçbirinin, bu da sadece temennim.
başka bir şey daha var, şu sıkıntılı dönemde öyle adamlar saldırıyor ki fenerbahçe'ye, karakteri belli öyle isimlerin suçlamalarına maruz kalıyor ki mümkün Ev Dizayn olmadığını düşünsem de daha çok bağlanıyorum her gün. hardcore kemalist olan tanıdığımın bile "baransu ne demiş, kütahyalı ne anlatmış" diye dolaştığını da gördü ya bu gözler, ne desek boş. diğer fenerbahçelilere de tavsiyem, gidin diğer takımları tutan ilerici arkadaşlarınızın nasıl rasim ozan kütahyalı, mehmet baransu, ekrem açıkel, şamil tayyar gibi isimlerin fanboyları olduklarını görün, en azından takımınıza tutunmanız için gerekli motivasyonu bulursunuz.
kimse hesap sorulacak ?
kadrosunu bozmasındaki sebep kesinlikle borsadaki düşüş değildir. 2. el piyasada olan alım satımlardan fenerbahçe sportif a.ş. nin ne kazancı oluyor allahınızı severseniz. hiç mi finans bilmiyorsunuz?? evet fenerbahçe a.ş. nin spekülasyonlar nedeniyle değeri değişiyor ama fenerbahçe sportif a.ş. şirketi başkasına Tv Koltuğu devretmiyor ki değer değişikliği aleyhine değişsin.
fenerbahçe sportif a.ş. nin elinde alım satım amaçlı (trading amaçlı) fenerbahçe hisse senedi olsa ve bundan dolayı zarar etse ve bu da nakit akışında sıkıntıya neden olsa kadroyu bozmuştur diyebilirdik ama böyle bir durum yok kesinlikle eminim.
yine fenerbahçe a.ş. Şapka Modelleri hisselerinin bir kısmı halka arz ediliyor olsa yani biz buna birinci piyasa işlemleri deriz ve yaşanan olaylar nedeniyle halka arzda düşük bir fiyat gerçekleşse nakit akışı açısından problem oldu diyebilirdik ama bu da yok.
fenerbahçe hisseleri vatandaşın ve Örgü Saç Modelleri yatırımcının elinde. olan onlara oluyor. fenerbahçe bütçesindeki beklenmeyen gelişme başta şampiyonlar ligi olmak bazı gelirlerin gerçekleşmeyecek olması. hal böyleyken kadroda bozulmuş oldu.
1- fenerbahce sike yapti/yapmadi. iddia: fenerbahce sike yapti. iddiayi yapan: turk adalet sisteminin bir organi (savci mi dersiniz ne derseniz artik, Tulum Modelleri ha bu arada boyle bir iddia oldugunu varsayiyoruz, cunku henuz iddianameyi gormus degiliz, ama yeterince iyi bir varsayim diyebiliriz). fenerbahce'nin savunmasi: sike yapmadik. su anki durum: henuz iddianame bile hazirlanmadi, ki sonrasinda dava acilacak, davalar gorulecek, vs. yani yolu uzun sayilir, ve henuz bu yola baslanamadi bile. isler tutuksuz da yargilanabilecek insanlarin iddianamesi bile hazirlanmamis dava sebebiyle hapiste bulunmasi disinda dogru yurumekte.
2- fenerbahce sike yaptigi icin ligden dusurulmelidir/puan cezasi verilmelidir/sampiyonlugu silinmelidir/baska cezalar verilmelidir. iddia: fenerbahce sike yaptigi icin bu cezalardan herhangi biri veya birden fazlasi spor hukukuna gore verilmelidir. iddiayi yapan: turk futbol federasyonu. fenerbahce'nin savunmalari: a) Şalvar Modelleri biz sike yapmadik. 1 numarali kolda da zaten bunu savunuyoruz. b) sike yapmis bile olsak bu henuz kanitlanmadi, masumiyet karinesine gore hukuk davasi sonuclanmadan bu sonuclarin hicbiri verilemez. su anki durum: ligden dusurme, puan cezasi verme, sampiyonlugunu silme, baska cezalar verme soz konusu degil. yani burada da isler dogru ilerlemekte.
arama motoru
bu yıl şampiyonlar ligine gönderilmemesine hala anlam veremediğim takım. gerçekten tuttuğumuz takımları, fanatizmi falan bir kenara bırakırsak şike yaptığı tescillenen milan'ın Banyo Aksesuarları şampiyonlar ligine alınıp kupayı bile kazandığı, porto'nun şike dolayısıyla lige -6 puanla başladığı ve bunun görmezden gelinerek şampiyonlar ligine alındığı bir futbol dünyasında fenerbahçe'nin daha henüz bir karar bile verilmemişken Orta Sehpa Modelleri şampiyonlar liginden men edilmesi hangi takımı tutarsa tutsun içinde biraz adalet duygusu olanların karşı çıkması gereken bir durumdur.
bir de benim aklıma şu takıldı. tamamen bir komplo teorisi olsa da böyle bariz bir adaletsizlikle şampiyonlar liginden men edilen fenerbahçe için uzun vadeli farklı bir plan mı yapıldı acaba diye düşünüyorum. şöyle ki; ortada bir gerçek var, suçlu veya suçsuz bu süreci fenerbahçe Hazır Mutfak camiasına yaşatan aziz yıldırım'dır. bu bir aziz yıldırım operasyonu ise bu pek tabiki fenerbahçe kullanılarak yapılacaktır. fenerbahçe önce yerin dibine sokulacaktır (dolayısıyla aziz yıldırım da) ama bu sonradan unutulacaktır. camialar geçmişte yaşadıklarının izlerini kolay silebilirler Salon dekorasyonu ve tekrar yükselebilirler ama kişiler öyle değildir. herneyse; fenerbahçe böylesine batırılarak acaba sonrasında alacağı tazminatlarla hem maddi olarak zengin hem de hakkı yenmiş kulüp olarak mazlum ve dolayısıyla taraftarının daha da büyük desteğiyle diriltilir mi diye düşünmüyor değilim. ama bu sırada aziz yıldırım'ın paçasını kurtaramayacağı lekeler de bırakılabilir.
ya da tamamen saçmalıyorum.
ama ilk yazdığımı son yazdığımla pekiştireyim; Bahçe Duvarı Modelleri bir beşiktaşlı olarak kanaatim, fenerbahçe'ye şampiyonlar ligine alınmamasıyla haksızlık yapılmıştır. bunun aksi düşünülemez, en azından ben düşünmem. çünkü kişiler veya kurumlar suçlulukları kanıtlanıncaya kadar suçsuzdurlar. nokta.
kaçıcam uzaklara
tarih 25 nisan 1984. federasyon kupası çeyrek finali rövanş maçında, bursa'da bursa ile oynuyoruz. ilk maçı 2-0 almışız. normal süre 2-0 bursa galibiyeti ile bitiyor. uzatmalarda gol yok, penaltılara geçiliyor. kova yaşar devleşiyor, iki atışı çıkartıyor. tur atlıyoruz. ilkokuldayım, maçtan sonra koltukların Frenk üzümü üzerinde nasıl zıpladığım hala dün gibi hatırımda.
aynı günün akşamı. evde tek başınayım, Kekiğin Faydaları annem babam dost ziyaretinde. telefon çalıyor, bursa'da oturan eniştem telefonun ucundaki. babamı istiyor, gittiği yerin telefonunu alıp kapatıyor.
yirmi dakika sonrası, bizimkiler eve geliyor. babamın yüzü kireçten daha beyaz. annem hıçkıra hıçkıra ağlayarak "deden çok hastaymış, yola çıkıyoruz" gibi bir şeyler söylemeye çalışıyor. Uçuk Tedavisi hemen anlıyorum ne olduğunu ama konduramıyorum.
maçın kayıtlarına baktım Buğdayın Faydaları biraz önce. 4843 kişi gitmiş bu maça. içlerinden bir tanesi de emekli öğretmen olan biricik dedem. istanbul'da maç kaçırmamaya çalışan dedem, halamı ziyaret ettiği bursa'da da tribündeki yerini alıyor, maçı seyrediyor ama maalesef yorgun kalbi penaltı atışlarına dayanamıyor, Gözaltı Morlukları oracıkta duruyor. sonrası malum, insanların saçma avutma çabaları; "canı kadar sevdiği takımını seyrederken öldü" falan filan. giden geri geliyor mu? yok.
şimdi ben de korkuyorum. babam da sanırım bir fener maçı seyrederken göçüp gidecek, sıra bana gelince ben de. umarım oğlum kurtarır bu deli sevdadan kendini.
ne kadar aptalca geliyor kulağa değil mi? bir maç yüzünden ölüp gitmek.
26 Ocak 2012 Perşembe
40 yapar anca öyle değilmi ?
daha sonra özhan canaydın'ın tribünleri bitirme ve takımı zora sokma görevini adnan polat devraldı. yok gs bonus kartmış, yok mobile kartmış falan derken yine seyirciyle oynanmaya başlandı. galatasaray'ın herhangi bir maçı var diyelim. salı günü biletler sadece gs bonus kartı ve gs mobile kartı Siyah Zeytin Yapımı olanlara satışa çıkıyor, çarşamba günü gs mobile karta gerek kalmadan, gs bonus kartla da alınabiliyor. perşembe günü ise genel satış başlıyordu. zaten bilet kalmıyordu perşembe gününe. o biletleri alanlar bağırmayan, tezahürat yapmayan, çekirdek çitleyen tayfaydı. gerçek galatasaray taraftarını ultraslan o staddan sildi. gittiğim her maçta çevremde bir Çocuklarda Kabızlık şeyler olduğunu gördüm. ''bağırsana piç, bağırsana göt, ne bakıyorsun gavat ?'' gibi ultraslan sıfatı altındaki tinerciler, normal seyircilere saldırdılar. karı kız yüzünden çıkan kavgaları saymıyorum bile.
fenerbahçe'nin bizden üstün olduğu konu ürün konusudur. o konuda üstünler evet. bizimkiler gidip mor forma çıkartırsa, pembe forma çıkartırsa tabi satış olmaz. hangi enayi alır o formaları ? takımın kendi futbolcusu taşşak geçiyor zaten morla pembeyle. seyirci salak mı alacak ?
sonuç olarak herkesin tuttuğu kendinedir. ''40 bin seyircimiz geldi en büyük biziz, cartız curtuz, temiziz, sizlere rağmen böyleyiz'' gibi cümlelerle Karanfilin Faydaları hiç bir zaman sonuca varamazsınız. kendinizi avutur durursunuz anca. bu yaptıklarınız ne manchester'ın umrundadır, ne barcelona'nın umrundadır. o adamlar futbol oynarlar. Meme Kanseri alt yapıdan futbolcu yetiştirirler ve futbol oynarlar.
o yüzden bu işleri geçeceksin fenerbahçe ve taraftarı. türkiye'de galatasaray'ın ismi, cismi, tesisi, arması olduğu sürece siz sadece kendinizi avutacaksınız. ha gidersin avrupada başarını yakalarsın, türkiye kupasını falan alırsın ondan sonra ''haa bak demek ki fenerliler de haklıymış'' deriz. öyle boş muhabbetlerle, Bel Ağrısı Tedavisi kapitalist futbol anlayışıyla bir yere varılmaz.
edit: zamanında beşiktaş taraftarını bu fenerbahçe seyircisi de övmüyor muydu ? ehehe. ulan şimdi biz beşiktaş taraftarını övünce mi yalaka olduk ? ayrıca yazmayı unutmuşsum, şike muhabbetlerinde ''aklanın da gelin'' diyen ve bu yıl ''bu ligi mi izleyeceğiz'' diyen beşiktaş taraftarına ayrıca bir kez daha teşekkür ediyorum. gerçekleri, doğruları söylemek yalakalıksa, yalakayım evet.
Brik dernek birliği
ahbapları tarafından bir anda satılan bir arkadaştır fenerbahçe.
uzunca süredir aynı evi paylaşan dört Ayva Faydaları arkadaş, fırsatını buldukça, durumları elverdikçe evlerinde esrar içmektedir. ara ara bazı diğer arkadaşları da misafir olmakta, ancak bu tablo sürekli bu dört arkadaşın evinde gerçekleşmektedir. uzun yıllardır içmelerine rağmen öyle bağımlı falan değillerdir, ama bazı zamanlar Tetanoz Nedir gerçekten çok içmektedirler. bu dört arkadaştan bir tanesinin durumu, diğerlerine nazaran çok az biraz daha iyidir. bazen diğer arkadaşları evde yokken, kimseye söylemeden tek başına da esrar içmektedir.
bu arkadaş, arkadaşlarının evde olmadığı bir günde esrar satın alırken polise yakalanır. diğer arkadaşlar ''bu adam pis bir esrarkeştir'' diye ifade verirler. diğer Soğanın Faydaları üç arkadaşın destekçileri de ''allah belasını versin bunun, görüyor musun bak evi de bozmak üzereymiş, bunca yıllık evi ne hale getirmiş, halbuki bizim arkadaşlarımız asla böyle bir şey yapmazlar. onlar şanlı çocuklardır, aileleri de onlar da tertemizdir'' diye sağda solda konuşmaya başlarlar. her türlü beddualarını da bu arkadaşın üzerinden eksik Marulun Faydaları etmezler. bu arkadaş, mahkeme gününe kadar ne ceza alacağını bilmeden hapse düşmüştür...
suçlu mudur, bilinmez; suçsuz mudur bilinmez... suçu, o arkadaşla beraber daha Dutun Faydaları önceleri yapıp ''bak ben yapmıyorum, o yapıyor'' demek etik midir? bilinmez... gel zaman git zaman, herkes bu hikayedeki olayları konuşur, tartışır olmuştur...
işte bu hikayede, herhangi bir arkadaştır fenerbahçe...
Bunun Aksine iddaa eden ?
düşünüp düşünüp içinden çıkamadığım bir ruh halini yine, yeniden yansıtmış ve ceza almış futbolcu. şimdi kendimi koyuyorum onun yerine.
takım iyi oynuyor, sen iyi oynuyorsun. pozisyonlara girip kaçırıyorsun. derbi maçındasın. yorgunluk ve adrenalin tavan yapmış. bütün bunlar olurken maçın hakemi en başından itibaren yanlış/yanlı kararlar veriyor. yetmiyor, senin buz gibi nizami golünü vermiyor. naparsın ? o noktada profesyonellik işler mi Pırasanın Faydaları bilemiyorum. baros'un yaptığı iş doğrudur demiyorum ama sonuçta sen de etten kemikten yaratılmışsın. canın acımış. hiç yoktan istiyorsun ki o hakem senin gerçekten canını acıttığını görsün.
neyse. baros'un her zaman gereksiz kartları oldu. bu da onlardan biri. lakin kendisine kızıyorum desem yalan olur.
sezonun yarısını sakat geçirdiği öne Sütün faydaları sürülürken önemli bir detay atlanıyor genelde.
milan baros'un sakatlıkları büyük çoğunlukla adele sakatlığı değil yani kendi fizik yapısı veya kendi sporcu hijyeni ile alakalı değil; sakatlıklarının çoğu Parkinson Hastalığı darbeye dayalı olmakla birlikte ödem ve çatlaklardan oluşuyor. bu durumda milan baros'un işe yaramadığını, yan gelip yattığını iddia etmek en basit tabiriyle gerçekleri çarpıtmaktır. galatasaray'ın son yıllarda oynadığı berbat futbolda orta sahadan aldığı sıfıra yakın destek yüzünden hem orta sahaya gelip top alması, hem derin koşular yapması, hem rakiplerle boğuşup kendi gol pozisyonunu Şeker Yükselmesinin Belirtileri yaratması beklendiği için maç içinde rakipleriyle en çok mücadele ve sert temas içinde olan futbolculardan biridir milan baros.
hala gönderilmesi gerekir edebiyatı yapanların, Muzun Faydaları milan baros'un lincoln-kewell-arda destekli orta sahayla ne kadar süre oynadığını ve ne kadar verimli olduğunu araştırmaları yerinde olur.
edit: 2008-2009 sezonunda bahsettiğimiz orta saha desteğiyle sadece türkiye sınırları içinde 34 maç oynamış. o yıl uzun bir uefa avrupa ligi maratonu da olmuştu galatasaray'ın. ertesi sezonlarda ise yine türkiye'de 19 ve 17 maç oynamış.
25 Ocak 2012 Çarşamba
buda barcelona
ilk yarıda lass'a direkt kırmızıyı çıkarmayan, ramos ve pepe'ye sarı kart bile göstermekte tereddüt eden hakeme maç sonu yine real'liler kızıyor. ooolm 9 kişi oynamanız lazımdı ilk yarıdan Pırasanın Faydaları itibaren lan, hala ne konuşuyosun sen? hakem yarrak gibi maç yönetti ama barcelona aleyhine bi yarraklıktı bu yoksa yine real'e kıyağın allahını yaptı 90 dakika boyunca. hadi barcelona için dersin kötü hakem diye de, Sütün faydaları real için ''hakem bizi yaktı :(('' diye ağlanmak olmuyo hiç, komik kaçıyo.
ahaha bir de ''mourinho barça'yı yenmeye Parkinson Hastalığı her maç daha da yaklaşıyo'' diyen tipler var lan. lkasjdksaljdkl kaç maç oldu anam bu? daha kaç maç yaklaşıcak barça'yı yenmeye böyle? canım ya, umut işte. fakirin ekmeği ne de olsa :)
real madrid'in barcelona karşısında yine istediğini alamadığı maçtır. real madrid'in geri dönüşü maça heyecan getirdi. ancak abartmayalım. Şeker Yükselmesinin Belirtileri maçın özeti; madrid'de avantajı yakalamış barcelona'nın ilk yarının son 3 dakikasında turu kim geçecek muhabbetini bitirmesi ve 2. yarı daşşak sallamasıdır. bu daşşak sallama esnasında real araya 2 tane sıkıştırdı. hepsi bu. real 1-0 kazanıp turu geçse yine Muzun Faydaları kaybetmiş olacaktı. yenerek elensen ne yazar? kazanan yine barcelona.
Olsa ne olur ?
abdülhey'in bu rahatsız edici bakışları muntazaman ortaya çıkmaktadır. şimdi tam olarak nerelerde geçtiğini hatırlamıyorum ama düzenli seyredenler hatırlayacaktır. bu arada kurtlar vadisi'nin Penti Çorap bir bölümünde abdülhey polat'a "abi birgün baron'un yerinde geçersen seni tebrik mi edicem yoksa kafana mı sıkıcam bilmiyorum" gibi bir laf etmişti. sanırım oraya ince bir gönderme var ancak neticede tebrik edecek tabiki kurtlar vadisi filistin var. bu arada sanırım eninde sonunda polat'ı abdülhey öldürecek.
100. bölümün son sahnesinde gülmemek icin zor tuttum Bluz Modelleri kendimi. zazadan, zülfikar agadan, baba mehdumdan birak konseyi cete bile kurulmaz. hic bir karizmasi olmayan bu karakterlerden o eski Kısa Abiyeler konseyin ihtisamli tartismalarini beklemek guizadan gol krali olmasini beklemek kadar iyi niyetlidir. hele hele konsey diye kurulan köy encümeni havasindaki bu olusumun bulustugu yerin karanlik bir depo olusu imkansizliktandir diyecegim bu sefer de arka planda dizilmiz bidon bidon uyusturucu ve dolar Puma Ayakkabı destelerini görünce iyice zirva moduna gecen bu dizinin kendini artik kolay kolay toparlayamacagi asikardir. polatin makinali tüfekle 300 metre ötedeki yata 3 boyutlu mermi yollayip örgüt liderini gögsünden vurdugu bir ortamda ne beklenir ki zaten.
dizi hakikaten nereden nereye gelmiştir... özensizlik iyice Günlük Saç Modelleri artmıştır, sözlük yazarlarının işbu başlık altında yazdıklarının büyük bir kısmında haklılık payı vardır. ancak hala milyonlarca insanı (burada küfürle dalga geçenler dahil) ekran başında toplayabilmesi bence büyük bir başarıdır.
keşke, bu insanların hatrına, eski günlerinin hatrına, kazandıkları parayı necati şaşmaz ve etrafındaki 3-5 kişiye dağıtmak yerine, daha kaliteli oyuncuları ve senaristleri/yönetmenleri de kadrolarına dahil ederek yola devam etseler...
şimdi işim var
izlemeyi tam zamanında bırakmışım. diyordum ki lan ayıp olmasın, onca izledik, sonra 8-10 bölümde bıraktık. indireyim de yetişeyim, sezonu yakalayayım. hiç de elim gitmedi. hiç heyacan converse modelleri duymadım. oturdum, kaçırdığım 8-10 bölüm yerine geçen yıl indirdiğim 97 bölümlük (60 küsur gb tuttu) eski seri kurtlar vadisi'nin tüm bölümlerini izledim. indirmekle kalmadım, oturup da seyrettim. büyük de keyif aldım.
şimdi bakıyorum da uzadıkça iyicene saçmalamış. zamanında izlediğim, 2004-2005 yılında tekrar yayınlanırlen bir daha izlediğim, akşam gazetesi vcd'lerini verince onları da alıp saç nasıl düzleştirilir tekrar izlediğim, yetmedi, 97 bölüm indirip tekrar izlediğim diziyi şimdi de açıp kanal 7'de beşinci kere izliyorum hala aynı heyecanla.
yeni bölümlerinin heyecan yaratmadığı, heyecanı bırak, ufacık bir izleme isteği bile hissettirmediği bir dizinin eski bölümlerini beşinci kere izlettirmek ne demektir sayın yapım ekibi Kıvırcık Saç Modelleri ve sayın senaristler. o 97 bölümü de siz yazmıştınız, sinegraf'tan sonra o 97 bölümün yarınını da siz yapmıştınız. ne oldu da böyle oldu? bir oturun da düşünün bakalım.
yeni sezon tanıtımlarının Platin Saç Renkleri ne akla hizmet ettiğini anlamadığım dizi. ben ilk önce yine yunanistanda ermenistanda bilmem nerde bi türkiye haritası çıktı, anahaberlerde onu veriyolar sandım. böyle şeyler hepimizin kafasında var ya da yok. ama konjonkturu kullanıp insanlara 'dizi' yoluyla gaz vermek ya da paranoyaların mezuniyet saç modelleri üstüne giderek para kazanmaya çalişmak benim midemi bulandırıyor. hele o sonda bütün dünya kırmızı olmuyo mu, agzım acık kaldı..artık önümüzdeki sezon kurtlar vadisi turan'ı hep beraber izleriz.
arabadan in
gittikce bölümler arasi celiskilerin arttigi dizi. 2 bölüm önce mobese feller polat ve ekibini adim adim teknik takibe alirken dün geceki 86. bölümde polat ve cahitin bilimum telefon görüsmesi, mal mal arabayla takipleri her nedense bu üstün takip sisteminin menzilinden kacmistir. Mutfak Perde Modelleri yani artik izleyiciyi bu kadar balik hafizali yerine koymak ne anlama geliyor bilemiyorum. zaten kurtlar vadisinin ilk 97 bölümü haric bütün sürümleri (pusu, gladio, irak) eski bölümlerine hürmetten takip ediliyor. benim bildigim yeni sürümler eskinin buglarini kapatan ve yenilikler sunan ögeler icermesi gerekirken bu kurtlar vadisi pusu'da tam tersine bir yol izliyor. tek tek örneklere Bellona Yatak Odası girmek istemiyorum. ama polatin 40 metreden yürürken eli bile titremenden tabanca ile düsmanini kalbinden vurabilmesi, cahitin de master polat kadar olmasa da ona ayak uydurmasi beni etkilemiyor. güldürüyor. bu diziyi izleyen polislerimiz, istihbarat görevlilerimiz de tahminimce ayni düsüncelere sahibdirler. eskiden bir operasyon yapildigi zaman en azindan basilacak mekanin arka kapisi tutulurdu veya en az Salon Dizaynı 4 kisi ile gidilirdi. umarim bu iki kisiyle yapilan baskinlari mumla aramayiz. düsünsenize tek kollu güllünün tek basina operasyon yapip sonra polati arayip abi ben hallettim o isi dedigini.
üzüldügüm nokta türkiyenin en popüler dizilerinden birinin bu kafayla devam ederse cok gecmeden genis aile kadar bile izlenmeyecegidir.
87. bölüm tahminim abdülhey aslinda zaten iyilesmisti. doktor zeronun yaptiklari ise yaramadi cünkü abdülhey gercek beyninden bir virtual ram yaratip Yatak Odası Halı Modelleri zeronun yaptiklarini oraya kaydetti. silah seslerini duyunca orijinal ramden boot etti ve artik polati ve gecmisine dair herseyi hatirlamis olarak sahala geri dönecek. yakisikliyi polatin kafasinin yanindan yollayacagi hedefe güdümlü mermiyle öldürdükten sonra polat, abdül ve cahit arabaya Duş Perdesi Modelleri binip mekandan uzaklasirlar. memati ise iskenderin pesine düsmüstür. mematinin dondurdugu ve henüz cözülmeyen icetea zaza ise cevheriyle birlikte iskenderi beklemektedir. bunlar hep beraber mematinin gelisini beklerler ve ona bir pusu kurarlar.
Takmıyo Artık :(
şimdi evvela şunu söyliim: abdülhey ölmedi, niye ölsün yaa... polat'ın taklaları bunlar hep. o pratisyen dişi doktor ona gizli bir yerde bakıyor olmalı.. ihtiyarlar' yetiştirmiş belki de kızı..
iskender de ölmedi; gerçi o silahtan kurşunu yeyip ölmemek mümkün mü ama unutulmamalıdır ki süper kahramandır bunlar.. hayranı var adamın filmden sonra belki, alalaa. haa, ölebilir de iskender, filmi çekildi, gişesi nasıldır, bilmem; iyiyse, ikincisi çekilecekse ölmez bence, öyle diyeyim.
israil'in türkiye başadamı öldü, Katlamalı Perde Modelleri üzgünüm. en iyi ihtimalle iskender de pert... yaşasa bile abdülhey'den sonra iyileşmesi lazım, polat vurdu bi de, öyle kolay mı... servis dışı diyoruz.
şimdi; polat, feller'e...
hiç kaçarı yok, sonunda, polat abimiz böcek gibi ezecek bunu. çok zorlanacak bence (yeni düşman hemen tam dahil olursa feller kolay da ölebilir), başka türlü nasıl bölüm çekilebilir ki? ama öldürecek.. burada dikkat etmemiz gereken nokta, polat'ın daha güçlü görülmeye başlayacağı ve de borsada kağıdının orta vadede işlem hacmini büyütüp, tahtayı çizip sonra da kar açıklayacağı... o muazzam dövüşme ve stratejik aklıyla çatışma şöleni yaşatacağı..
hal böyle olunca, yeni bir ikon, yeni bir düşman oyuna dahil Linens Perde Modelleri olur. ilk başta gizem ve inanılmaz teknolojisiyle kendinden söz ettireceği açık.. eğer böyle şeyler olmayacaksa, dizi bitiyor mesajını da alabiliriz.
82. bölümün sonuna doğru, ebru ile kazım bir evin kapısını çalar, kapı açılırken başka sahneye geçilir ve polat'ın elinde tüfekle iskender, israilli keltoş ve memati'yi dikizlediğini görürürüz.
83. bölümün başında polat abimiz ortalığın Perde Aksesuarları, iskender'i vurur, israillinin beynini uçurur, bunları yaparken memati'ye söylendiğini de görürüz. çatışma sona erdikten sonra polat mekandan ayrılır, kamera diğer evin kapısında bıraktığımız ebru ile kazım'a döner, kapıyı açan doktor gaye'dir. aralarında yaklaşık 30 saniye bilemedin 1 dakikalık bir konuşma geçer ve daha sonra ebru ile kazım eve Tül Perde Modelleri döner. eve girdiklerinde bir de ne görelim? polat da evdedir.
bi siktirin gidin lan, dalga mı geçiyorsunuz? o kadarcık kısa sürede, polat çatışmaya girecek, adam öldürecek, mekandan ayrılıp evine dönecek. biz de salağız ya...
ayrıca, hastanede sadece arkadan görebildiği ve yüzünü görmediği doktor Mutfak Perde Modelleri gaye'yi, kapıda görür görmez tanıyabilen ve triplere giren ebru'ya da aferin!
son olarak memati ile cahit'e bir çift lafım var. lan siz birbirinizi yerken, zaza ile cevher sikender beyi minibüse bindirip kaçırıyor, dönüp de "lan n'oluyor" diye bakmıyorsunuz bile.
Hani yaparsın da
abdülhey'in tataroğlu'nu vurma ihtimalini çok düşük olarak gören bendeniz, bir yandan da, abdülhey'in tataroğlu'nu öldürme emrini almasına rağmen, neden ısrarla polat'ın ofisine gitmek istediğini sorguluyordu. iskender, tataroğlu'nun polat'ın ofisine geleceğini nasıl tahmin etmişti? Bellona Baza hem, tataroğlu'nu abdülhey'e öldürtmenin iskender'e ne gibi bir faydası olabilirdi? hafızasını kaybetmiş ve yanına gelerek "emir ve görüşlerinize hazırım komutanım" diyen bir adamın etinden, sütünden, budundan faydalanmak varken, tetikçi olarak kullanmasının sebebi neydi? abdülhey'in Yatak Odası Halı Modelleri tataroğlu'nu polat'ın gözleri önünde öldürerek kendini açığa çıkarmasının, iskender'e yarardan çok zararı olacaktı.
sonra aklıma, inci tataroğlu'nun iskender'le görüşmesinden sonra, babasına "polat'ın yanına gitmelisin" lafı geldi. sanırım iskender ile inci'nin bize gösterilmeyen Duş Perdesi Modelleri konuşmasında aralarında bir plan yapıldı. bu plana göre, inci babasını polat'ın ofisine gitmeye ikna edecek, abdülhey de ofiste tataroğlu'nu vuracaktı. bu sayede, daha önceden davut tataroğlu'nu ortadan kaldırma planları yapan kızı inci hem de iskender büyük emellerine ulaşacaktı.
tataroğlu'nu abdülhey'e, abdülhey'i polat'a öldürtmeyi planlayan iskender de, bir taşla iki kuş vurmuş olacaktı.
bir zamanlar -çok değil daha iki sene önce, yani öyle ilk seri kurtlar vadisi zamanları değil, kurtlar vadisi pusu'nun ilk zamanları- perşembe akşamı hiçbir Oturma Odası Takımları program yapmazken, eşimin yaptığı programları iptal ederken, "perşembe günü x'ler çağırdı" diyen eşimle "bugün kurtlar vadisi var gitmem ben bir yere" diye kavga ettiğim, elimde not defteriyle tam saatinde televizyon başına geçtiğim, "izlediğim yetmez, kaçırdığım ayrıntı olursa dönüp tekrar izlerim" diye bir de videoya kaydettiğim diziyi iki haftadır herhangi bir işim olmadığı halde, evde olduğum halde, sudan sebeplerle (fenerbahçe maçından sonra "amaan bugün yeter bu kadar televizyon" diyip uyumak, Dış Mekan Aydınlatma Sistemleri farmville'de tarla ekmek vs.) "nasıl olsa yarın emule'den indirir izlerim" diyerek izlemeyip, ertesi gün hakikaten emule'den indirip, yine de izlemeye üşenip de izlemiyorsam, "iki hafta oldu izleyeyim artık birikmesin" diye başlayıp 10. dakikada sıkılıyorsam,
Ben bunu yarıda kestim
bahadır'ım, raci'm, gelin lan bi kucaklayım sizi. ha şöyle be ha şöyle lan. orgazm oldum olm lan.
abdülhey aynen polat'la ilk tanıştıkları zamandaki gibi çöplükteydi. menemen yapıp yiyordu. polat abdülhey'in hafızasını getirmek için aslan bey dedi, eski günleri, tanıştıkları Fayans Modelleri çöplüğü falan anlatmaya çalıştı. "ah ulan bi de zülfü yüksel falan dese ne şahane olur" dememe kalmadı, abdülhey kendi gitti "zülfü yüksel, emir ve görüşlerinize hazırdır komutanım" dedi iskender'e. sarsılarak boşalmışım devamını hatırlamıyorum.
eski seri kurtlar vadisi'ne dair ümitlerim coştu iyice. hadi lan hadi devamını da getirin daşşanı yediklerim nolur lan, senaryonun hamına koyim, yeter ki şu eskilerden biraz daha bahsedin hadi be. iskender'in, aslan bey ile veya pala ile ya da ne bileyim doğu bey ile falan bağlantılarını öğrenelim. abdülhey'in geçmişini öğrenelim. süper oluyo lan işte.
üçüncü sezonun sonunda polat'ın amına koyan maskeliler Yatak Odası Takımları çıksın ortaya. aron feller'in maskelilerle bağlantısı olsun, hatta onlardan biri olsun. olmaz mı?
istanbul'daki yüzlerce marketin binlerce kamerasına girip takip eden ve sadece birinden asu'yu tespit eden, ama kendi adamının evinin kapısındaki kameraya ulaşıp da polat ile görüştüğünü, dolayısıyla hainin o kişi olduğunu anlayamayan dangalaklar istemiyoruz lan bu dizide.
polat alemdar, karısı ebru'yu anlamaktan, Bebek Odaları algılamaktan, empati yapmaktan aciz bir role sokuldu son iki üç bölümde. eh, zaten biraz öyleydi ama iyice abartıldı. bu akşamki bölüm bunun tepe noktasıydı. soğuk, uzak, üstten bakan, bencil, tipik doğulu erkek tavırları, sadece çocuğu için ona katlanıyor görünen, çocuğun olmama ihtimalinde ise, hoyrat, kaba bir anadolu erkeği tavrıyla itici bir tipleme durumunu iyice abartan biriydi polat.
buna karşılık, zeki müren'i sevip, dinleyip ama arada bir tiye alan; askerliğe teslim olmadan önce ve çıktığı izinlerde arkadaşıyla -erkek- elele kasaba ve kent sokaklarında dolaşan; karısını seven, döven, aldatan; çocuk vermediyse kuma getiren tipik anadolu delikanlılarından biri gibiydi bu akşam polat alemdar.
bir süredir karısına yüz vermedi, hiç dokunmadı, Pvc Pencere Modelleri temastan kaçındı; buna karşılık abdülhey'i önce dövdü -ki bu da bir sevgi belirtisi sayılır bu literatürde- sonra da başını kucağına aldı uzunca okşadı; ardından da hastanede yine iki üç kez abdülhey'e dokundu, sevdi... elleri ve gözleri bu sevgisini her şeyiyle ifade etmekteydi.
senaryo gereği sanırım polat özellikle böyle kurgulanmış. biraz daha sert, biraz daha kaba, epeyice erkek! babasının ona öğütleri ile senaryo biraz orta yolu dengelemeye çalışıyor. bir anlamda demek istiyor ki, "polat'ı bu konularda öyle çok da fazla örnek almayınız. o, kimi nedenlerden dolayı -eski aşkını unutamadı, başı kalabalık, Banyo Halısı Modelleri derdi çok, arkadaşı vurulmuş, zaten ebru'yu da aşk ile sevemedi, görücü usulü ile girdi bu işe- bu konuda yalpaladı ama doğru yaklaşım benim yaptığım gibidir: sevgi ile yaklaşmak, araştırmak, doğrudan konuşmak, arkadaşlarıyla konuşmak, sevgi ve samimiyet dilini kullanmak, iki tarafı da akıl ve sevgi düzeyinde uyarmak..."
Hayır Ben Büyüğüm
hani olur ya bir işyerinde bir adam yıllardır çalışıyordur. adamın yaptığı iş diyelim daktilo ile fatura kesmektir. 20 yıldır adam o işyerinde daktilo ile fatura kesmiştir. lakin bilgisayar teknolojisiyle birlike faturalar artık bilgisayarda kesilmeye başlamıştır. daktilo bile müzeye kalkmıştır. adamın tek yapabildiği iş olan daktilo yazma işine, dolayısıyla adama artık gerek yoktur. lakin adam o kadar eskidir, o kadar emektardır ki kimse eski günlerin hatırına o adamı işten atamaz. o adam dışındaki kişilerin de rahatlıkla yapabileceği ıvır zıvır işler verirler ki hem adam işten atılmasın, hem de işe yaramadığını düşünmesin. sırf emektar olduğu için hiçbir işe yaramadığı halde o adam işyerinde durur.
hah işte ben dahil bütün kurtlar vadisi fanları bu diziyi beğenerek izlemiyor, eski günlerin hatırına izliyor. kurtlar vadisi pusu'nun o adamdan hiçbir farkı yok gözümüzde. Oturma odası takımları hiçbirimizin de eski günlerdeki gibi zeka ürünü bir senaryo beklentisi yok. yani beklenti var, ama o işyerinde çalışan adamdan "şu adam boş boş oturacağına alsa da benim raporlarımı bir yazsa" şeklindeki ütopik bir beklentiden farklı değil.
millet senaryo ekibi değişti falan zannediyor, yukarıda okudum. hayır efendim senaryo ekibi, 2003 yılında başlayan kurtlar vadisi serisinin ilk bölümünden beri aynı. raci şaşmaz ve bahadır özdener. arada mehmet turgut girdi çıktı, ahmet yurdakul girdi çıktı, cüneyt aysan girdi çıktı falan ama raci şaşmaz ve bahadır özdener yaklaşık 200 bölümdür istisnasız yazıyorlar bu diziyi. ya kendileri de sıkıldılar artık, ya da eskiden soner yalçın'a yazdırıp kendileri de bir iki oynama yapıp imzalıyorlardı, soner yalçın gidince dizi boka sardı, bilemiyorum.
ikinci ihtimal daha bir yakın geliyor bana. niye? açıp ekşi sözlük okumuyor olmaları imkansız. illa ki okuyorlardır. onca yazarın zeka ürünü, eski günlerdeki gibi bir senaryo beklediğini, hiç olmazsa eski günlere atıf yapılmasını falan beklediğini görüyorlardır. o zaman niye ısrarla yapılmıyor bunlar? yapım şirketi aynı, senarist aynı, eski karaktere, örneğin mehmet karahanlı'ya, seyfo dayı'ya, kirve'ye, ruslar'a, tilki andrei'ye ait bütün haklar zaten sizin elinizde. hadi çakır, aslan bey, testere necmi, duran emmi, şevko, tombalacı falan osman sınav-sinegraf döneminde gelip geçtiler ve raci şaşmaz-pana film döneminde oynamadılar. diyelim ki onların hakkı sinegraf'a ait, o yüzden göremiyoruz, duyamıyoruz. aslında olması gereken, seyirciye saygıdan, yapıma ait bütün karakterlerin varıyla yoğuyla yapım şirketine ait olmasıdır ama burası türkiye o kadar da olmaz, illa biri zıtlık çıkarır. (düşünsenize lost'un yapımcısı değişse, giden yapımcı "john locke karakteri bana ait, kullanamazsınız" diyip john locke'u diziden çıkartma şartı koşsa, dizinin en kilit adamının bir şekilde senaryoya uydurup diziden çıkarılması, flashbackler dahil bir daha hiçbir yerde gözükmemesi, adının geçmemesi, sonra lost'u toparlama çabaları. ne kadar saçma olur değil mi?). tamam o en eski sinegraf zamanı karakterleri geç. hatta sinegraf döneminde yaratılıp senin pana film dönemine sarkan karakterleri de geç. ama tamamen kendi Mutfak Masası yarattığın karakterin de arkasına dur, bari o kadarcık flashback yap, o karakterin adını geçir. seyirci bir coşsun niye bundan bu kadar korkuyorsunuz anlamıyorum ki.
"karahanlı, konsey falan aslında kuklaydı, bu şimdikiler daha süper" diyerek konseyin aslında bi boka yaramadığını söyleyip kıvırtmaya çalıştınız. peki o karahanlı'yı öldüren, polat'ı diri diri gömen maskeliler neydi? tüm dünyadan toplanıp gelen yedi tane taşşaklı kişiden oluşan maskelilere ne oldu? biri nizamettin çıktı gördük, öteki altısı kimdi? onlar da mı aslında kuklaydı? onlardan biri aron feller çıksa, mesela ofisinde bardakla golf oynayan bir amerikalı görmüştük, yüzünü değil sadece ayaklarını görmüştük, o aron feller'miş mesela, olmaz mı, olamaz mı? sonracıma ankara'da bakanlık gibi bir binadan çıkıp "00.." şeklindeki kırmızı plakalı araca binan birini görmüştük. o da başbakan karakteri çıksa mesela (yer mi, yemez pek ama başbakan diye bir adam oturtup başbakan ağzından konuşturulan bir Bellona Oturma Grubu Modelleri dizi için neden olmasın?), bir tanesi ada'da oturuyordu. polat bunun peşine düşmüştü ama bir sonca varamayıp elinden kaçırmış mıydı neydi. bu da birsi çıksın, mesela ihtiyarların başındaki persil adam çıksın, şok olalım. olmaz mı?
baronların baronuna oldu? polat'ı baron yapıp andy garcia'yı da dizie sokup polat'ı amerika'ya gönderen de sizdiniz. ne oldu o baronların baronu? bu kadar sik kafalı mıymış yani, onca şey oluyor da adı bile geçmiyor? kimse sikine takmıyor mu bu baronların baronunu? taksın. birileri sikine taksın. amerika'dan Bellona Yatak Modelleri ithal laptopçu amca sikine taksın mesela. onun üstadı olsun, kankası olsun, ya da can düşmanı olsun. bir şekilde girsin diziye.
siteden kendinize ait kurtlar vadisi bölüm 55-97 dvd'lerini satmasını biliyorsunuz. demek ki bal gibi de sahip çıkıyorsunuz eski dizinize. devamını getirin. sırf dvd satmakla olmaz. yok illa yeni bir dizi yaratma çabasındaysanız ismi de kullanmayın. çakallar tepesi diye yeni bir dizi yapın, alın aynı ekibi Sürgülü Gardrop Modelleri oyuncusuyla falan, eski karakterlerin isimleri de murat alemtaş olsun, hayati olsun, abdülrezzak olsun, güllü erkan olsun, emir baba olsun, raziye anne olsun, deli fikret olsun. biz de kurtlar vadisi diye bir şeyler umarak, bekleyerek, hayal kırıklığına uğrayarak izlemeyelim. başka bir dizi olsun, beğenirsek başka dizi olarak izleyelim.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)