23 Temmuz 2012 Pazartesi
Buca'nın izmire katkıları
hayatımın çeyreğini verdiğim iki yakalı, yedi tepeli bu şehri kadrolu bir aylak olarak o kadar gezmişim ki; herhangi bir semtini, caddesini kafamdan oynatabiliyor, orada neler olduğunu rahatlıkla kestirebiliyorum. meydandan tünele doğru ağır adımlarla yürürken hanlara, pasajlara, dükkânlara, yol üstü birası içebileceğim mekânlara ve kitapçılara o kadar çok girip çıkmışım ki, televizyonda birkaç saniyeliğine istiklal caddesini görsem, günümün geri kalanını istanbul’u düşünerek bitirebiliyorum. aylak adam’ın güler’in peşinden arşınladığı şişhane-galata kulesi arası yolun üzerindeki binaların siluetine dek ezberimde bu şehir, kutsal kitabım puslu kıtalar atlası’nda sahneye çıkan her sokaktan en az bir kere geçmişim, uzun ihsan efendi’nin beklediği yerlerde ben de beklemişim. okul projesi niyetine vurmuştum kendimi yollara elimde fotoğraf makinem ile; sabahından akşamına, köprüde balık tutanından çengelköy’de çay sigara keyfine teslim olanına dek her şeye ve herkese tanık olmuştum. hemen köşede bir börekçi, çınaraltı’na giderken tezgah açmış bir kitapçı, soldaki kahvede ise tuborg’un çok nefis tavlası olması lazım pulları kaydıran.
Buca'nın izmire katkıları
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder