27 Şubat 2012 Pazartesi

doğtaş genç odaları

hem özlediğim, hem özlemediğim dizi. mesela ada ortamını özlüyorum. kamp, arada aksiyon, yok hangar kapağı dinamitleme falan; eğleniyorduk. ancak iş çığrından çıktı. öncelikle el habibiye kavuşturmayan, adaya bir git bir gel kafayı ve bünyeyi yalama eden, beni cümle aleme işkenceci diye tanıtan senaristlere ne kadar sövsem, ne kadar işkence etsem azdır. hayır gençlik hatası yedik bir bok... sonra da elektronik cihaz ustasına çevirdiniz. her gün suserlerden "hacım şu bizim diyafon bozuk. nasıl düzeltecez? bi el atıversen" tarzında mesajlar almaktan bıktım. iki dandik telsiz düzelttik diye neler çekiyoruz. sonra bir de black smoke'u başımın belası yaptınız. yok içime girmeler** yok ölmeler falan filan. kendinden tiksindirdiniz adamı. sonra twaret mi taharet mi ne karın ağrısıysa heykel çıkarttınız başımıza, yok içinde jacob varmış. doğtaş genç odaları ne oldu sonra, ebesinin jacob'unu gördüm. bok yoluna gittim. öte yandan desmond kardeşimi penny'siyle adam gibi kavuşturmadınız, jack denen dallamadan kahraman yarattınız, delikanlı sawyer'a aşk acısı çektirdiniz. hurley'ciği adaya mahkum ettiniz. gidip çay demleyin sevgili senaristler. ayrıca söylüyorum bak, uçak dediğimiz aygıt öyle 5-10 metrelik toprak araziden havalanmaz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder